1. | Ön Sayfalar Frontmatter Sayfalar I - III |
ARAŞTIRMA MAKALESI | |
2. | Karaciğer Nakli Yapılan Hasta Ve Hasta Yakınlarının Psikososyal Durumlarının Yaşam Kalitesi Üzerine Etkisi The Psychsocial Status Of Liver Transplant Patient And Their Relatives On The Effect Of Quality Of Life Nesiba Kaçmaz, Gül Ünsal Barlasdoi: 10.5505/phd.2014.98598 Sayfalar 1 - 8 AMAÇ: Bu çalışma, karaciğer nakil ameliyatı olmuş hastaların ve onların bakımından sorumlu hasta yakınlarının ruhsal durumlarını ve ruhsal durumlarının yaşam kalitesi üzerine etkisini belirlemeyi amaçlamaktadır YÖNTEMLER: Bu tanımlayıcı ve kesitsel çalışma, bir üniversite hastanesinin karaciğer nakil merkezinde 2009-2010 yılları arasında nakil olan 18 hasta ve onların bakımından sorumlu 18 hasta yakını ile yapılmıştır. Araştırmanın verileri, Kişisel Bilgi Formu, klinik bulgular (Meld), Beck Depresyon Ölçeği, SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği ve Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği ile toplanmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin analiz ve değerlendirmelerinde sıklık tabloları, merkezi ve yaygınlık ölçütleri ile Mann-Whitney U testi, Kruskall- Wallis Testi ve Spearman Korelasyon analizi kullanılmıştır. BULGULAR: Hastaların yarısında ve hasta yakınlarının yarısından çoğunda ciddi düzeyde depresyon saptanmıştır. Depresyon, durumluk ve sürekli anksiyete puanı ortalamaları hasta yakınlarının hastalardan daha yüksek olduğu, aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı bulunmuştur. Hastaların yaşam kalitesinin fiziksel fonksiyon ve rol güçlüğü ile depresyon puanının ve ağrı, canlılık ve ruhsal sağlık ile durumluk kaygı puanı arasında negatif yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Hasta yakınlarının yaşam kalitesinin fiziksel ve ruhsal birçok alt boyutunun depresyon, durumluk ve sürekli kaygı puanları arasında negatif yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişki saptanmıştır. SONUÇ: Nakil sonrası hasta ve hasta yakınlarının anksiyete ve depresyon düzeylerinin yüksek olduğu, ruhsal durumun yaşam kalitesini etkilediği, bu bağlamda nakil sonrasında destek grupları oluşturmanın ve ruhsal durum ile yaşam kalitesini iyileştirmeye odaklanan programlar geliştirmenin gerekli olduğu söylenebilir. |
3. | İnfertilite: Umutsuzluk Perspektifinden bir inceleme Infertility: An examination hopelessness perspective Gülseren Keskin, Aysun Babacan Gümüşdoi: 10.5505/phd.2014.07269 Sayfalar 9 - 16 AMAÇ: Amaç: İnfertilite tıbbi, psikiyatrik, psikolojik ve sosyal yönleriyle psişik travmaya neden olan bir kriz durumudur. Üreme tekniklerindeki gelişmeler, hastalara bir yönüyle umut olurken, diğer yandan özellikle kadınlarda üzüntü, kontrol kaybı, damgalanma gibi durumlar da yaratmaktadır. Bu doğrultuda bu çalışmada infertilite tedavisi gören kadınlarda umutsuzluk ve umutsuzluğu etkileyebilecek benlik saygısı, çift uyumu, kişilik özellikleri ve sosyodemografik değişkenlerin incelenmesi amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı nitelikteki bu araştırma Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Aile Planlaması ve Kısırlık Uygulama ve Araştırma Merkezinde 2009 - 2010 tarihleri arasında yapılmıştır. Çalışmanın örneklemini 141 kadın oluşturmuştur. Veriler, Tanıtıcı Bilgi Formu, Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ), Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ), Çift Uyum Ölçeği (ÇUÖ) ve Mizaç ve Karakter Envanteri (MKE) kullanılarak toplanmıştır. BULGULAR: Bulgular: Yaş ortalaması 32.21 (SD=4.73) olan infertil kadınların RBSÖ’den aldıkları puan ortalaması 5.13 (SD=3.52), BUÖ’den aldıkları puan ortalaması 7.52 (SD=3.82) olarak belirlenmiştir. Çalışma grubunu oluşturan kadınlarda benlik saygısı %37.3’ünde düşük, %45.6’sında orta, %17.9’unda yüksektir. Düşük gelirli grupta BUÖ’den alınan puanlar anlamlı düzeyde daha düşüktür (F=12.35, p<0.01). Görücü usulü ile evlenen kadınların umutsuzluk düzeyleri daha yüksektir (F=3.63, p<0.05). Kadınlarda çift uyumu ile umutsuzluk arasındaki ilişki negatif yönde orta düzeydedir (r=-0.445, p<0.01). Çalışmaya katılan kadınlardan infertilite tedavi görme süresi en uzun olanlar BUÖ’den daha yüksek puan almışlardır (F=2.88, p<0.05). Kadınların RBSÖ ve BUÖ’den aldıkları puanlar arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur (r=0.445, p<0.01). Regresyon analizi sonuçlarına göre sorumluluk, beceriklilik ve kendini unutma şeklindeki üç karakter özelliği kadınlarda umutsuzluğu yordayan değişkenler olarak saptanmıştır (F=16.36; p<0.01). SONUÇ: Sonuç: Benlik saygısı, çift uyumu ve karakter özellikleri infertil kadınlarda umutsuzluğu etkileyen değişkenlerdir. İnfertilite tedavi sürecinde destekleyici psikososyal yaklaşımlara yer verilmesi yararlı olacaktır. |
4. | Hermeneutic photography. An innovative intervention in psychiatric rehabilitation founded on concepts from Ricoeur. Jan Sitvastdoi: 10.5505/phd.2014.69772 Sayfalar 17 - 24 |
5. | Psikiyatri Hemşirelerinin Profesyonel Davranışlarının Belirlenmesi Determining the Professional Behavior of Psychiatric Nurses Satı Demir, Nazmiye Kocaman Yıldırımdoi: 10.5505/phd.2014.77487 Sayfalar 25 - 32 AMAÇ: Bu çalışma psikiyatri kliniklerinde çalışan ve hemşirelik öğrencilerinin eğitiminde görev alan psikiyatri hemşirelerinin profesyonel davranışlarının düzeyini ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. YÖNTEMLER: Tanımlayıcı tipteki bu çalışmada; 100 katılımcıya ulaşılmış ve veriler Hemşirelikte Profesyonelliğe İlişkin Davranışsal Envanter (HPDE) ile toplanmıştır. Verilerin analizinde yüzdelik, ANOVA, t testi, Kruskall Wallis testi, Mann Whitney-U testi kullanılmıştır. BULGULAR: Araştırmaya katılan hemşirelerin %67’si şu anda hastanede ve %46’sı servis hemşiresi olarak çalışmaktadır. Hemşirelikte HPDE puan ortalaması 10.54±6.48 (min=0.00, max=25.00) olarak saptanmıştır. HPDE alt grup puan ortalamalarının yüksek puandan düşük puana doğru sıralaması; “teori, eğitimsel hazırlık, yeterlilik ve sürekli eğitim, hemşirelik kodları, meslek örgütlerine üyelik, araştırma, yayın, toplumsal hizmet, otonomi” şeklindedir. Yaşın, eğitim durumunun artması HPDE puan ortalamasının artmasında etkili olduğu saptanmıştır (p≤0.03). Görev yerine göre otonomi dışında tüm alt grup puanları arasında (p≤0.002), şu andaki göreve göre ise tüm alt grup puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark (p≤0.02) bulunmuştur. SONUÇ: Bu çalışmada hemşirelerin profesyonellik puanlarının düşük olduğu görülmüştür. Hastanede psikiyatri servislerinde çalışan hemşirelerin eğitim düzeyinin yükseltilmesi, lisansüstü eğitim alması, araştırma/yayın yapma ve bilimsel aktivitelere katılmaya teşvik edilmesi ve desteklenmesi, hemşirelik eğitiminde etik kodların öğretilmesi önerilmektedir. |
6. | Bir Devlet Hastanesinde Çalışan Hemşirelerin Uyku Kalitesi ve Genel Ruhsal Durumlarına Etkisi The Quality of Sleep and Effects on General Mental Health of Nurses Who Works in a State Hospital Nevin Günaydındoi: 10.5505/phd.2014.63935 Sayfalar 33 - 40 AMAÇ: Bu çalışma, bir devlet hastanesinde çalışan hemşirelerin uyku kalitesini ve ruhsal bozuklukla ilişkisini belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak gerçekleştirilmiştir. YÖNTEMLER: Çalışma, 2011 Ocak-Şubat aylarında yapılan tanımlayıcı tipte bir araştırmadır. Araştırmanın örneklemini Ordu’da bir devlet hastanesinde çalışan 105 hemşire oluşturmuştur. Araştırma verileri, “Kişisel Bilgi Formu”, “Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ)”, ”Genel Sağlık Anketi (GSA)” kullanılarak toplanmıştır. İstatistiksel analizlerde ki-kare testi, t testi, korelasyon testleri kullanılmıştır. BULGULAR: Hemşirelerin %70.9’unun uyku kalitesinin düşük olduğu ve %52.9’unun ruhsal sorunu olduğu belirlendi. Ruhsal sağlık durumu (GSA puanı) ile uyku kalitesi (PUKİ puanı) arasında pozitif yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişki bulundu (r=0.524, p<0.001). Uyku kalitesinin eğitim düzeyi (r=0.211, p<0.05), çalışma yılı (r=0.458, p<0.01), nöbetten sonra yorgun hissetme (r=0.467, p<0.01) ve hasta sayısı (r=0.211, p<0.01) ile arasında pozitif yönde orta düzeyde anlamlı ilişki bulundu. Ruh sağlığı durumunun (GSA) çalışma saati (r=0.393, p<0.01), sosyal yaşantıyı bozması (r=0.302, p<0.01), evlilik düzenini bozması (r=0.225, p<0.01), çocukların bakım düzenini bozması (r=0.255, p<0.01) ile arasında da pozitif yönde zayıf düzeyde anlamlı ilişki olduğu bulundu. SONUÇ: Hemşirelerin büyük kısmının uyku kalitesinin kötü olduğu saptandı. Hemşirelerin uyku kalitesi arttıkça, ruh sağlığının (GSA ortalamasına göre) iyileştiği bulundu. Eğitim düzeyi, çalışma yılı, hemşire başına düşen hasta sayısı, haftalık çalışma saati ile uyku kalitesi düzeyi arasında ilişki olduğu bulundu. |
7. | Hemşirelerin İş Doyumunda Duygusal Zekânın Rolü The Role Of Emotional Intelligence In Job Satisfaction Of Nurses Ayşe Buyukbayram, Ayça Gürkandoi: 10.5505/phd.2014.50470 Sayfalar 41 - 48 AMAÇ: Araştırma, hemşirelerin iş doyumların da duygusal zekânın etkisini incelemek amacıyla yapılmış tanımlayıcı,kesitsel bir araştırmadır. YÖNTEMLER: Araştırma verileri hemşirelerin tanımlayıcı özelliklerini belirlemek için oluşturulan soru formu, Duygusal Zeka Ölçeği (Bar on EQ-i), Minnesota İş Doyumu Ölçeği aracılığıyla toplanmıştır. Türkiye’de, İzmir ilinde Atatürk Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’nde aktif olarak çalışmakta olan toplam 601 hemşireyi kapsamaktadır. Araştırmaya katılım oranı % 55.4’ tür. BULGULAR: Hemşirelerin genel iş doyumu ortalamasının 3.21±0.65, içsel doyum ortalamasının 3.49±0.66 orta düzeyin üzerinde olduğu ve dışsal doyum ortalamalarının 2.79±0.76 düşük olduğu bulunmuştur. Toplam duygusal zeka ortalamalarının 3.79 ± 0.01 olduğu saptanmıştır. Hemşirelerin toplam duygusal zeka ortalamaları ile iş doyumu alt boyutlarından “Genel Doyum”, “İçsel Doyum” ve “Dışsal Doyum” arasında zayıf düzeyde pozitif yönde ilişki olduğu saptanmıştır. SONUÇ: Hemşirelerin duygusal zekâ becerileri iş doyumlarını etkilemektedir. Fakat araştırmada, hemşirelerin iş doyumu düzeylerinin düşük bulunmasının nedeni olarak iş doyumunu etkileyen başka etkenlerin olduğu düşünülmektedir. |
8. | Öğrenci Hemşirelerin Şiddet Deneyimleri: Anket Çalışması Nursing students’ experiences of violence: A Questionnaire Survey Neslihan Keser Özcan, Hülya Bilgin, Zeliha Tülek, Nur Elçin Boyacıoğludoi: 10.5505/phd.2014.91886 Sayfalar 49 - 56 AMAÇ: Bu çalışmada, hemşirelik öğrencilerinin özel yaşamlarında ve klinik uygulamalar sırasında maruz kaldıkları şiddetin doğasını araştırmak amaçlanmıştır. Ayrıca, klinik uygulamalar sırasında meydana gelen şiddete katkıda bulunan faktörler de incelenmiştir. YÖNTEMLER: 1200 hemşirelik öğrencisinin kişisel özellikleri ve şiddetle ilgili deneyimleri hakkında bilgi toplamak amacıyla bir anket formu kullanılmıştır BULGULAR: Hemşirelik öğrencilerinin hem özel yaşamlarında, hem de klinik uygulamalar sırasında farklı şiddet türlerine maruz kaldıkları belirlenmiştir. Öğrenciler en fazla sözel agresyona maruz kalırken, klinik uygulamalarda görülen sözel ve fiziksel saldırıların çoğunlukla hastalar ve yakınları tarafından gerçekleştiği görülmüştür. Hemşirelik öğrencileri saldırılar sonrası öfke, korku ve anksiyete gibi emosyonel güçlükler yaşadıklarını belirtmiştir. Ayrıca, öğrencilerin psikiyatri kliniklerinde çalışırken kendilerini güvende hissetmedikleri belirlenmiştir. Özel yaşamlarında kötüye kullanıma maruz kalan öğrencilerin, klinik uygulamalar sırasında da şiddete daha fazla maruz kaldıkları saptanmıştır. SONUÇ: Bu çalışma sonuçları, hemşirelik öğrencilerinin şiddete çoğunlukla maruz kaldıklarını ve acil önlemler alınmasının gerekli olduğunu göstermektedir. Şiddet yönetimi ve baş etme stratejileri, hemşirelik müfredatına dahil edilmelidir. |
TEZ TANITIM | |
9. | Koroner anjiyografi ve perkütan transluminal koroner anjiyoplasti işlemi öncesi uygulanan müzik eşliğinde progresif kas gevşeme egzersizinin bireylerin anksiyete düzeylerine olan etkisi The Effect Of Progressive Muscle Relaxation And Listening To Music Applied Before Coronary Angiography And Percutaneous Transluminal Coronary Angioplasty Process Over People’s Levels Of Anxiety Özgür DemirSayfalar 57 - 58 Makale Özeti | |