1. | Ön Sayfalar Frontmatter Sayfalar I - III |
EDITÖR'DEN | |
2. | Editorial Nurhan ErenSayfa IV |
ARAŞTIRMA MAKALESI | |
3. | Huzurevinde kalan yaşlılarda pasif müzikoterapinin uyku kalitesine etkisi Effect of Passive Music Therapy On Sleep Quality Among Elderly People Living in Nursing Home Nihan Altan Sarıkaya, Sıdıka Oğuzdoi: 10.5505/phd.2016.05900 Sayfalar 55 - 60 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırma özel bir huzurevinde kalan yaşlıların uyku kalitelerini saptamak ve akşam yatmadan önce uygulanan pasif müzikoterapinin uyku kalitesine etkisini belirlemek amacıyla öntest sontest tek gruplu yarı deneysel olarak yapıldı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bellek sorunu ve ağır işitme kusuru olmayan, soruları bağımsız olarak yanıtlayabilen, müzik dinletilen süreç içerisinde daha önce kullanılan ilaçların dozunda değişiklik yapılmayan 31 yaşlı birey örneklemi oluşturdu. Veriler, araştırmanın başında ve üç hafta boyunca uygulanan pasif müzikoterapi sonrasında, ‘Anket Formu’ ve ‘Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi’ (PUKİ) ile toplanmıştır. Veriler; sayı, yüzdelik, ortalamalar, eşleştirilmiş t testi, Mann Whitney U testi ve Kruskal Wallis testi ile değerlendirildi. BULGULAR: Yaşlıların yaş ortalaması 81.0±8.49 olup, yaşlılarda pasif müzikoterapi öncesi PUKİ puanı 5.19±1.75; pasif müzikoterapi sonrası PUKİ puanı 4.41±1.60 olarak saptandı. Buna göre pasif müzikoterapi sonrası PUKİ puan ortalaması, pasif müzikoterapi öncesi PUKİ puan ortalamasına göre düşük bulundu (p=.03). TARTIŞMA ve SONUÇ: Yaşlılarda akşam yatmadan önce uygulanan pasif müzikoterapinin uyku kalitesi üzerine olumlu etkileri olduğu saptandı. |
4. | Diyabetli Bireylerde Hastalığa Psikososyal Uyum Psychosocial Adjustment to Disease in Individuals with Diabetes Tuğçe Türten Kaymaz, Nuran Akdemirdoi: 10.5505/phd.2016.50251 Sayfalar 61 - 67 GİRİŞ ve AMAÇ: Araştırma, diyabetli bireylerin hastalığa psikososyal uyumunu belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmanın örneklemini, Ankara’da bulunan bir üniversite hastanesinin endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları servisinde yatarak tedavi gören hastaları ile aynı hastanenin polikliniğine başvuran toplam 122 hasta oluşturmuştur. Araştırma verileri, araştırmacı tarafından literatür taranarak geliştirilen "Hasta Tanıtım Formu", "Hastalığa Psikososyal Uyum–Öz Bildirim Ölçeği" ve "Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği" kullanılarak toplanmıştır. Araştırma verilerinin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra Mann Whitney U Testi, Kruskal Wallis Testi ve Spearman Korelasyon Katsayısı kullanılmıştır. BULGULAR: Araştırmaya katılan diyabetli bireylerin hastalığa psikososyal uyum puanı ortalaması 45±19.1’dir. Psikososyal uyumun en çok etkilendiği alanların sağlık bakımına oryantasyon, mesleki çevre, cinsel yaşam ve psikolojik baskı alanı olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Hastaların %34.4'ünün iyi uyum, %29.5'inin orta uyum ve %36.1'inin kötü uyum sağladığı belirlenmiştir. Hastanın öğrenim durumu, mesleği, kontrole gelme sıklığı, diyet ve egzersiz durumu psikososyal uyumu etkilemektedir (p<0.05). Hastanın yaşı, diyabet yılı, insüline ek olarak oral antidiyabetik kullanımı psikososyal uyumu etkilememektedir (p>0.05). Diyabetli bireylerin sosyal destekleri arttıkça toplam psikososyal uyumlarının ve sağlık bakımına oryantasyon, aile çevresi, geniş aile ilişkileri, sosyal çevre, psikolojik baskı alanlarına uyumlarının arttığı belirlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Araştırmanın sonucunda, diyabetli bireylerin hastalığa psikososyal uyumlarının orta düzeyde olduğu belirlenmiştir. |
5. | Hipertansiyon ve astım hastalarında aleksitimi ve sosyal desteğin incelenmesi Investıgatıng alexıthymıa and socıal support in patıents wıth hypertensıon and asthma Sibel Asi Karakaş, Elanur Yılmaz Karabulutlu, Rahşan Çevik Akyıl, Neşe Erdem, Gülcan Bahçecioğlu Turandoi: 10.5505/phd.2016.40085 Sayfalar 68 - 74 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, hipertansiyon ve astım hastalarında aleksitimi ve sosyal destek arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmanın evrenini Erzurum’da iki hastanede Kardiyoloji ve Göğüs Hastalıkları polikliniklerine 1 Nisan -15 Mayıs 2011 tarihleri arasında başvuran hipertansiyon ve astım tanısı almış hastalar oluşturmaktadır. Örneklemi ise çalışmaya katılmayı kabul eden 191 hipertansiyon ve 150 astım hastası (341 hasta) oluşturmuştur. Veri toplamada kişisel bilgi formu, Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ-20), Aile ve Arkadaşlardan Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ASD-AL ve ASD-AR) kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik dağılımlar, ortalamalar, t testi ve pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. BULGULAR: Bu çalışmada hipertansiyon hastalarının arkadaştan algıladığı sosyal destek ile aleksitimi düzeyleri ve astım hastalarının aileden algıladığı sosyal destek ile aleksitimi düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir(p<0.001). Çalışmamızda düşük aleksitimi puan ortalamalarının düşük sosyal destek algısı ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Çalışma sonucunda hipertansiyon hastalarının aleksitimi ölçeği toplam puan ortalaması (59.72±7.56), duyguları tanıma zorluğu alt boyutu puan ortalaması (18.4±5.19); astım hastaların da ise aleksitimi ölçeği toplam puan ortalaması (57.00±7.43), duyguları tanıma zorluğu alt boyut puan ortalaması (15.28±4.40) olarak bulunmuştur. Hipertansiyon hastalarında aleksitimi ölçeği toplam puan ortalaması ve duyguları tanıma zorluğu alt boyutu puan ortalamasının astım hastalarına göre daha yüksek olduğu ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. Hipertansiyon hastalarının aileden algıladıkları sosyal desteğin puan ortalaması (14.26±3.65), astım hastalarında ise hipertansiyon hastalarına göre daha düşük olduğu (11.83±3.75) ve aradaki farkın anlamlı olduğu belirlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak aleksitimik olan bireylerin sosyal destek algılarının düşük olduğu söylenebilir. Bu sonuçlar doğrultusunda aleksitimi konusunda sağlık personelinin bilgilendirilmesi, kronik hastalıklarda oluşabilecek aleksitimi gibi ruhsal sorunlarda koruyucu etkisi olan sosyal destek sistemlerinin harekete geçirilmesi önerilmektedir. |
6. | Depresif, anksiyete, somatoform ve psikotik bozukluklarda aleksitimi: Karşılaştırmalı bir çalışma Alexithymia in depressive, anxiety, somatoform and psychotic disorders: A comparative study Arzu Yıldırım, Rabia Hacıhasanoğlu Aşılar, Tuba Hale Camcıoğlu, Ergün Sevinçdoi: 10.5505/phd.2016.30074 Sayfalar 75 - 81 Amaç: Bu araştırma depresif, anksiyete, somatoform ve psikotik bozukluğu olan hastalarda aleksitimi sıklığını karşılaştırmak ve yapı farklılığını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma Erzincan Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniği’nde DSM-IV-TR (Amerikan Psikiyatri Birliği 2000) ölçütlerine göre depresif (s=99), anksiyete (s=76), somatoform (s=37) ve psikotik (s=45) bozukluk tanısı alan ve ayaktan izlenen hastalar ile Nisan-Mayıs 2013 tarihleri arasında yürütülmüştür. Veriler iki psikiyatri uzmanı tarafından poliklinik ortamında soru formu ve Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ-20) kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Bulgular: Depresif hastaların %51.5’inde, anksiyete bozukluğu olanların %43.4’ünde, somatoform bozukluğu olanların %45.9’unda ve psikotik bozukluğu olanların ise %55.6’sında aleksitimik yapı; TAÖ-20 puan ortalamasının psikotik hastalarda önemli düzeyde yüksek; Duyguları Tanımada Zorluk alt boyutu puan ortalamasının ise somatoform bozukluğu olan hastalarda önemli düzeyde düşük olduğu belirlenmiştir (p<0.01). Ayrıca TAÖ-20 puan ortalamasının erkeklerde, genç ve eğitim yılı düşük olanlarda önemli düzeyde yüksek olduğu bulunmuştur (p<0.001). Sonuç: Psikotik ve depresif hastalarda aleksitimi sıklığının daha yüksek olduğu görülmekle birlikte bütün hasta gruplarında aleksitimik yapının olduğu belirlenmiştir. Psikiyatri hemşireleri duyguları tanıma, tanımlama, ifade etme, iletişim becerileri ve içgörü geliştirmeyi amaçlayan psikososyal müdahaleler yoluyla hastaların iyileşmesinde önemli katkı sağlayabilirler. |
7. | Şizofreni Hastalarına Bakım Verenlerin Yükleri Ve Ruhsal Sağlık Durumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Analysis Of The Relationship Between Burden Of Caregivers Of Patients With Schizophrenia And Their Mental Health Conditions Pınar Harmancı, Zekiye Çetinkaya Dumandoi: 10.5505/phd.2016.15870 Sayfalar 82 - 86 GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışma; şizofreni tanılı bireylerin bakım verenlerinin duygusal, sosyal, fiziksel ve ekonomik yüklerinin ruhsal sağlık durumları ile ilişkisini incelemek amacı ile yapılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma Şubat 2009 – Temmuz 2010 tarihleri arasında şizofreni hastalarının tedavi gördüğü ve izlendiği bir Üniversitesi Hastanesi’nin Psikiyatri Anabilim Dalı Psikoz Biriminde, İzmir Şizofreni Dayanışma Derneğinde yapılmıştır. Çalışmanın örneklemini araştırmaya dâhil etme kriterlerine uygun 104 bakım veren oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında; şizofreni hastası ve bakım veren tanıtıcı özellikler soru formları’, ‘Genel Sağlık Anketi’ (G.S.A= General Health Question) ve ‘Aile Yükü Formu’ kullanılmıştır. Şizofreni hastasının ve bakım vereninin sosyo-demografik verileri için sayı ve yüzde dağılımı kullanılmıştır. Bakım veren yük alt boyutları ile ruhsal sağlık durumları arasındaki ilişkiyi incelemek için korelasyon analizi kullanılmıştır BULGULAR: Araştırma sonuçlarına göre; bakım verenlerin %86,5’inin ruhsal sağlık sorunları açısından yüksek risk taşıdığı bulunmuştur. Bakım verenlerin duygusal yükleri (r=.538; p<0.01), sosyal yükleri (r=.586; p<0.01), fiziksel yükleri (r=.524; p<0.01), ekonomik yükleri (r=.529; p<0.01) ile ruhsal sağlıkları arasında orta düzeyde anlamlı ilişki olduğu bulunmuştur. Bakım verenin duygusal, fiziksel ve ekonomik yükleri arttıkça ruhsal sağlık sorunlarının da arttığı belirlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Araştırmada şizofreni hastasına bakım verenlerin; ruhsal sağlık sorunları yaşamaları açısından yüksek risk taşıdığı, yüklerinin ruhsal sağlık durumlarını etkilediği, bakım veren yükünün artması durumunda ruhsal sağlık sorunlarının da arttığı bulunmuştur. Bu sonuçlar doğrultusunda; şizofreni hastasına bakım verenlerin ruhsal sağlık sorunları yaşama açısından riskli grup olduğu ve izlenmeleri önemlidir. Bakım verenlerin yükleri ve ruhsal sağlık durumlarının farklı zaman noktalarında (hastane yatışı, relaps ve iyileşme dönemleri) uzunlamasına incelendiği çalışmaların yapılması ve geliştirilen programların bakım verenlerin yüklerine ve ruhsal sağlık durumlarına olan etkisinin değerlendirilmesi önerilir. |
8. | Hemşirelik öğrencilerinin saldırganlık eğilimleri ve ilişkili faktörler Aggressive tendencies of the nursing students and related factors Özlem Can Gürkandoi: 10.5505/phd.2016.19870 Sayfalar 87 - 93 GİRİŞ ve AMAÇ: Amaç; çalışma, hemşirelik öğrencilerinin saldırganlık eğilimlerini değerlendirmek ve saldırganlığı etkileyen risk faktörlerinin neler olduğunu incelemek amacıyla yapılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Gereç ve yöntem; tanımlayıcı ve kesitsel tipteki çalışmamızın evrenini, İstanbul’daki bir üniversitenin hemşirelik bölümünde öğrenim gören toplam 350 öğrenci, örneklemi ise evreni temsil gücüne sahip, basit rastgele örnekleme yöntemi ile seçilen, 18 yaşını doldurmuş ve çalışmaya gönüllü katılmayı kabul eden 236 öğrenci oluşturmuştur. Veriler, anket formu ve Saldırganlık Ölçeği kullanılarak elde edilmiş, veri toplamada öz bildirim tekniği kullanılmıştır. İstatistiksel veri analizi ki-kare testi, mann-whitney U testi ve lojistik regresyon analizi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. BULGULAR: Bulgular; erkeklerin, babası tarafından annesine fiziksel şiddet uygulananların, anne ve babanın fiziksel şiddetine maruz kalanların ve fiziksel şiddet uygulayanların saldırganlık puanları istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur. Lojistik resresyon analizi sonucunda, anneden fiziksel şiddet görmek, fiziksel şiddet uygulamak, erkek olmak, babası tarafından annesine fiziksel şiddet uygulanmış olması, annenin ve babanın ilkokul düzeyinde eğitime sahip olması ve 2 ve üzerinde kardeşe sahip olmak, yüksek saldırganlık eğilimi için risk faktörü olarak belirlenmiştir TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç; çalışmanın bulguları sonucunda, belirtilen riskler açısından hemşirelik öğrencilerinin değerlendirilmesi ve yüksek saldırganlık eğilimi gösteren hemşirelik öğrencilerine yönelik eğitim programlarının hazırlanması önerilir. |
DERLEME | |
9. | Hemşirenin Varlığı: Kuramsal Bir Bakış Nursing Presence: A Theoretical Overview Saliha Bozdoğan Yeşilot, Fatma Özdoi: 10.5505/phd.2016.96967 Sayfalar 94 - 99 Varlık; psikolojide, felsefede ve spiritüel alanlarda yer almış ve tartışılmış bir kavramdır. Hemşirelikte ise varlık kavramı ilk defa 1960’lı yıllarda konuşulmaya başlanmış ve günümüze kadar çeşitli tanımlamalar ve sınıflamalar yapılmıştır. Hemşirelikte varlık; hemşirenin kendi iradesiyle gönüllü olarak hastaya yardım etmek için eyleme geçmesi, bulunulan an’a odaklanması, ulaşılabilir olması ve hastanın gereksinimlerinin karşılanması gibi özelliklerle tanımlanmıştır. Bu derlemede, varlık kavramının tanımlanması, sınıflandırılması ve hemşirenin varlığının özelliklerinin ve hastalar üzerindeki etkilerinin literatür ışığında kuramsal olarak incelenmesi amaçlanmıştır. |
10. | Teorilerin Psikiyatri Hemşireliğinde Kullanımı-II The Use of Theories In Psychiatric Nursing-II Tuğba Pehlivan, Perihan Günerdoi: 10.5505/phd.2016.46036 Sayfalar 100 - 104 Ruh sağlığı alanında teorilerin kullanımı 1800’lü yılların öncesine dayanmaktadır. Daha sonra ruhsal sorunların oluşumunda biyolojik nedenlerin saptanması ile birlikte psikososyal teoriler ve biyolojik yaklaşımlar birlikte kullanılmaya başlanmıştır. Bu doğrultuda bazı yazarlar tarafından psikiyatri hemşireliğinin kuramsal çerçevesi tanımlanmaya çalışılmıştır ve ruh sağlığı alanında kullanılan biyolojik ve psikososyal teorilerin psikiyatri hemşireliği alanında da kullanılabileceği ifade edilmiştir. Bu makalede, kuramsal çerçeveleri oluşturan yazarların bakış açısından, psikiyatri hemşireliğinin kuramsal çerçevesini oluşturan teorilerin psikiyatri hemşireliği alanında nasıl kullanılabileceği tartışılmıştır. |