1. | Ön Sayfalar Frontmatter Sayfalar I - III |
ARAŞTIRMA MAKALESI | |
2. | İlköğretim öğrencilerinde depresif belirti sıklığı ve ilişkili faktörler Depressive symptom ıncidence and related factors in primary education students Filiz Adana, Özgü Uluman, Hülya Arslantaş, Filiz Ergindoi: 10.5505/phd.2015.19484 Sayfalar 1 - 8 AMAÇ: Çalışma, ilköğretim öğrencileri arasında depresif belirti sıklığı ve ilişkili olduğu etmenlerin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. YÖNTEMLER: Bu kesitsel araştırma, Kars merkezde bulunmakta olan bir ilköğretim okulunda, 435 ilköğretim öğrencisi ile yürütülmüştür. Araştırmaya 8-13 yaş aralığında öğrenciler dahil edilmiştir. Veriler; genel bilgiler formu ve Çocuklar İçin Depresyon Envanteri ile toplanmıştır. Verilerin karşılaştırılmasında ki-kare testi ile fisher’in kesin testi kullanılmıştır. BULGULAR: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamaları 9.96±0.89 (8-13), depresyon ölçeği puan ortalaması 9.68±4.84 (0-54) olup, % 6.9’ unun (n=30) depresyon ölçeği puanının 19 ve üstü olduğu bulunmuştur. Öğrencilerde sağlık sorunu olanların, başarı durumu kötü olanların, anne ve baba ile günlük baş başa zaman geçirmeyenlerin depresyon puanlarının daha yüksek olduğu (p<0.05), cinsiyetin, doğum yerinin, sınıfta nerede oturduğunun, derslerinde yardımcı olan birinin var olup olmamasının, ders dışı sosyal aktivitelere ilgi isteğinin depresyon puanını etkilemediği bulunmuştur (p>0.05). SONUÇ: Anne ve baba ile zaman geçirme ve okul başarı durumunun depresif belirti görülme durumu üzerinde etkili olduğu düşünülünce, ailelerinin, çocuklara destek ve olumlu yaklaşımlarda bulunmaları konusunda bilgilendirilmesi son derece önemlidir. Öğretmenler de aile dışında çocuk ile en fazla zaman geçiren kişiler olmaları itibariyle bu sorunun en erken dönemde tespit edilmesi bakımından çocukluk depresyonu konusunda bilgi sahibi olmalıdırlar. Bunun dışında okul sağlığı hizmetlerinin bir parçası olarak sağlık personelinin farkındalığını artırarak okul sağlığı taramaları içinde depresif belirtileri saptamaya yönelik çalışmalara da yer verilmesi erken tanılama açısından önemli olacaktır. |
3. | Hemşirelik Öğrencilerinin Psikolojik Dayanıklılıkları ve Etkileyen Faktörler Resilience and Influencing Factors of Nursing Students Kübra Güngörmüş, Ayşe Okanlı, Tuğçe Kocabeyoğludoi: 10.5505/phd.2015.80299 Sayfalar 9 - 14 AMAÇ: Araştırma, bir üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü öğrencilerinin psikolojik dayanıklılıkları ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. YÖNTEMLER: Araştırmanın evrenini Sağlık Bilimleri Fakültesi hemşirelik bölümünde okuyan öğrencilerin tamamı (555’ini) oluşturmuştur. Evrenden örneklem seçimine gidilmemiş araştırmayı katılmayı kabul eden 437 öğrenci araştırma kapsamına alınmıştır. Veri toplama aracı olarak “Kişisel Bilgi Formu”,“Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği” ve “Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma için etik kurul onayı ve kurum izni alındıktan sonra, sınıf ortamında öğrencilere açıklamalar yapılarak gönüllülük esasına göre veriler toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesi frekans ve yüzdelik hesaplama, verilerin dağılımı, Spearman Korelasyon analizi, Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri kullanılmıştır. BULGULAR: Araştırma verilerinin değerlendirilmesi sonucunda; öğrencilerin cinsiyetleri, geldikleri coğrafik bölgeleri, ekonomik durumları ve babalarının eğitim durumları ile psikolojik dayanıklılık puan ortalamaları arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır (p<0.05). Öğrencilerin algıladıkları sosyal destek puan ortalaması arttıkça psikolojik dayanıklılık puan ortalamasının da arttığı tespit edilmiş; algılanan sosyal destek ölçeği puan ortalaması ile psikolojik dayanıklılık ölçeği toplam puan ortalaması arasında ilişki belirlenmiştir (p=0.000). SONUÇ: Öğrencilerin psikolojik dayanıklılıklarının orta düzeyde olduğu, cinsiyetin, sosyoekonomik durumun, geldikleri coğrafi bölgenin, babalarının eğitim durumlarının ve algıladıkları sosyal desteğin psikolojik dayanıklılığı etkilediği sonucuna varılmıştır. |
4. | Hemşirelik Öğrencileri İçin Algılanan Stres, Biyo-psiko-sosyal Cevap ve Stresle Başetme Davranışları Ölçeklerinin Türkçeye Uyarlanması The Turkish Adaptaion of Perceived Stress Scale, Bio-Psycho-Social Response and Coping Behaviours of Stress Scales For Nursing Students Aysel Karaca, Nuriye Yıldırım, Handan Ankaralı, Ferhan Açıkgöz, Dilek Akkuşdoi: 10.5505/phd.2015.40316 Sayfalar 15 - 25 Amaç: Bu araştırma hemşirelik lisans öğrencilerinin klinik uygulamalar sırasında algıladıkları stres türü ve derecesini, strese verdikleri biyo-psiko-sosyal cevapları ve stresli durumlarla baş etme davranışlarının belirlenmesi için geliştirilen algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ve stresle baş etme davranışları ölçeklerinin Türkçe formunun geçerlik ve güvenirliğini test etmek amacı ile yapılmıştır Yöntem: Metodolojik tipteki araştırmanın örneklemini hemşirelik lisans programında öğrenim gören öğrenciler oluşturmuştur. Hemşirelik öğrencileri için algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ve stresle baş etme davranışları ölçeklerinin Türk diline uyarlaması yapıldıktan sonra, geçerlik için açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi, güvenirliği için iç tutarlık analizleri kullanılmıştır. Bulgular: Analiz sonucunda algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ve stresle baş etme davranışları ölçeklerinin Kaiser- Meyer-Olkin değerleri sırası ile 0.94, 0.93, 0.87 olarak belirlenmiştir. Algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ve stresle baş etme davranışları ölçeklerinin Barlett testi sonucuna göre elde edilen ki-kare değerinin anlamlı olduğu görülmüştür. Algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ölçeklerinin Cronbach’s alfa güvenirlik katsayıları 0.67 – 0.93 arasında değerler alırken, Stresle Baş Etme Davranışları ölçeğinin iki alt boyutunun Cronbach’s alfa değerleri katsayıları (0.04 – 0.40) bulunmuştur. Sonuç: Türkçe’ye uyarlaması yapılan algılanan stres, biyo-psiko-sosyal cevap ve stresle baş etme davranışları ölçeklerinin hemşirelik lisans öğrencilerinin klinik uygulamaları sırasında yaşadıkları stresi, strese verdikleri cevapları ve baş etmelerinin belirlenmesi için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araçtır. Geniş örneklemlerde denenmesi ve hemşirelik öğrencilerinin yaşadıkları stresin belirlenmesine yönelik çalışmalarda kullanılması önerilir. |
5. | Öğretim Elemanlarının Ruhsal Hastalıklara ve Hastalara İlişkin Görüşleri Faculty Members’ Opinions About Mental Illnesses and Patients Nurdan Yüksel, Mualla Yılmaz, Gülhan Örekici Temeldoi: 10.5505/phd.2015.47955 Sayfalar 26 - 32 Amaç: Öğretim elemanlarının ruhsal hastalıklara ve hastalara ilişkin tutum ve davranışlarının incelenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Yöntem: Araştırmanın evrenini, Mersin Üniversitesi 2010-2011 Eğitim-Öğretim döneminde dört yıllık fakültelerde görev yapan toplam 435 öğretim elemanı, örneklemini ise araştırmaya katılmayı kabul eden toplam 284 öğretim elemanı oluşturmaktadır. Veriler, ruh hastaları ve ruh hastalıklarına ilişkin görüşler ölçeği (Opinions About Mental Illness Scale-OMI) ve öğretim elemanlarına yönelik kişisel bilgi formu kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen veriler MedCalc® programı ile Shapiro Wilks testi, Student t testi, Varyans Analiz testi, Tukey testi, ki-kare analizi, Z testlerinden yararlanılarak istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının %68,7’si 35-50 yaş grubunda, %56,7’si erkek, %93,7’si şehirde yaşamakta ve %54,3’ü 10-20 yıldır çalışmaktadır. Tanıdığı kişiler arasında ruhsal hastalığı olan öğretim elemanları ruhsal hastalara karşı koruyucu ve insancıl yaklaşıma sahiptir. Erkek öğretim elemanları ruhsal hastalıkların çocukluk çağındaki bozuk anne, baba ve çocuk ilişkisinden dolayı olduğu, sevgi ve ilgisizlikten ortaya çıktığını belirten bir görüşe sahiptir. Bununla birlikte öğretim elemanlarının %31’i ruhsal bozukluğu olan bireylerin saldırgan olduğunu, %84,2’si ise ruhsal hastalıkların ana nedeninin travmatik olaylar olduğunu belirtmektedir. Sonuç: Öğretim elemanlarının ruhsal hastalıklara ilişkin bilgilendirilmeye gereksinimleri vardır. |
6. | Kanser Hastasına Bakım Veren Aile Bireylerinin Bakım Verme Yüklerinin Belirlenmesi The Investıgatıon Of Caregıver Burden In Famıly Members Of Cancer Patıents Oya Sevcan Orak, Serap Sezgindoi: 10.5505/phd.2015.02986 Sayfalar 33 - 39 Amaç: Bu çalışma, kanser hastasına bakım veren aile bireylerinin fiziksel, sosyal, duygusal ve ekonomik etkilenimlerini ve bakım veren aile üyesinin sosyodemografik özellikleri ile bu özelliklerin bakıcı yükü ile ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın evrenini, 02 Ocak 2011-02 Mart 2011 tarihleri arasında Samsun Mehmet Aydın Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Servisinde yatarak tedavi alan kanser hastalarına primer bakım veren 273 aile bireyi oluşturmuştur. Win Episcope 2,0 programıyla örneklem büyüklüğü minimum 160 olarak belirlenmiş, araştırma kapsamına belirlenen tarihler arasında serviste tedavi alan kanser hastalarının primer bakıcısı olan, araştırmadan dışlanmasını gerektirecek bir nedeni olmayan, araştırmaya katılmayı kabul eden tüm aile bireyleri (195 kişi) alınmıştır. Verilerin toplanmasında hastayla ilgili bilgilerinde yer aldığı soru formu ve ‘‘Zarit Bakıcı Yükü Ölçeği’’ kullanılmıştır. Bulgular: Araştırma kapsamına alınan bakım verenlerin Bakım Verme Yükü Ölçeği’ne göre puan ortalaması 39,02±18,44 (14-88) olarak elde edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan bakım verenlerin eğitim düzeyinin (p<0,01), hastaya bakım verme sürelerinin (p<0,001), hastanın cinsiyetinin (p<0,05), hastaların yardımsız tuvalete gidebilmesinin (p<0,001), idrarını (p<0,001) ve dışkısını kontrol edebilmesinin (p<0,001) bakım yükünü (bakımın ortaya çıkardığı psikolojik sıkıntı, fiziksel sağlık problemleri, ekonomik ve sosyal problemler) etkilediği bulunmuştur. Hastanın yaşı ve bakım verenin yaşı ile bakım verme yükü ölçek puanı arasındaki ilişkinin önemli olmadığı, bakım verenin cinsiyeti ve medeni durumunun bakım yükünü etkilemediği bulunmuştur (p>0,05). Sonuç: Bu konuda hemşirelerin kanserli hastalara bakım veren aile bireylerinin yaşayabileceği güçlüklere, bakım yüküne ve diğer sorunlara ilişkin farkındalık oluşturması ve onların sorunlarını göz ardı etmemesi önerilmektedir. |
DERLEME | |
7. | Ruhsal Bozukluklarda Tedavi Uyumunu Artırmak İçin Bir Yöntem: Tedaviye Uyum Programı The Method for Increased Treatment Adherence in Mental Disorders: Adherence Therapy Gül Dikeç, Yasemin Kutludoi: 10.5505/phd.2015.69875 Sayfalar 40 - 46 Ruhsal bozukluklarda tedavi uyumu önemli bir sorundur ve psikiyatri hemşireleri ruhsal bozukluğu olan hastaların tedavi uyumunu artırmada farklı programlar kullanmaktadırlar. Bu programlardan biri “Tedaviye Uyum Programı”dır. Bu derlemenin amacı, ruhsal bozukluklarda tedavi uyumunu artırmak için kullanılan yöntemlerden biri olan Tedaviye Uyum Programının özelliklerini ve uygulama yöntemini açıklamaktır. Tedaviye Uyum Programı, bilişsel davranışçı yaklaşımdan temelini alan, işbirliğine dayanan, hasta merkezli ve hastaya birebir uygulanan bir programdır. Bu program, hem yatan hastalara hem de tedaviye uyumu düşük olan ayaktan takip edilen hastalara uygulanmaktadır Yapılandırılmış bir program olan Tedaviye Uyum Programı’nın ülkemiz psikiyatri hemşireliği uygulamalarında kullanılmasına rehberlik edeceği düşünülmüştür. |
8. | Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliğinde Etik Konular, Kodlar ve Standartlar Ethic Issues, Codes and Standards In Mental Health and Psychiatry Nursing Hülya Arslantaşdoi: 10.5505/phd.2015.18209 Sayfalar 47 - 56 Sağlık, temel bir insan hakkı ve özellik arz eden bir hizmettir. Sağlık hakkının korunması ve herkes için ulaşılabilir, eşit, yeterli ve nitelikli sağlık hizmeti sunulması sağlık mesleği üyelerinin profesyonel ve etik yükümlülüğüdür. Son yıllarda ülkemizde ve dünyada tıp, bilim ve teknolojideki ilerlemelerin birtakım değer sorunlarının ortaya çıkışına neden olması sağlık alanında etiğin önemini giderek artırmaktadır. İyilik, doğruluk, yararlılık, özerklik, bilerek zarar vermeme gibi ilkeleri içerisinde barındıran sağlık hizmetlerinde etik kavramı, tıbbi uygulamalar sırasında ortaya çıkan değer sorunlarının ele alındığı, benimsetildiği, çatışmalarının tartışıldığı, açıklığa kavuşturulduğu, çözüm yollarının bulunmaya çalışıldığı bir alandır. Çalışılan hasta grubundaki farklılık nedeniyle tıp etiğinden farklı olarak psikiyatri ve psikiyatri hemşireliğinde etik ilkelerin saptanması ve bunların uygulamaya geçirilmesi daha da önemlidir. Psikiyatri hemşireliği hizmetlerinin sunumu sırasında hasta bazen tedaviyi reddeden, bazen de kendisini olumsuz olarak etkileyecek durumları bile otomatik bir boyun eğmeyle karşılayan ve yargılamadan kabul eden konumdadır. Bu özellikleri nedeniyle psikiyatri hastaları istismara ve ihmale maruz kalabilirler. Bu da psikiyatri hemşireliğindeki etik ilkelerin saptanmasına ve uygulanmasına farklı bir boyut getirmektedir. Ancak bu tek başına etik ilkelerin oluşturulmasıyla mümkün olabilecek gibi görünmemektedir. Çünkü etik kodlar ve kurallar alana özgü hemşirelik standartlarının bir parçasıdır. Bunun için etik kodlar ve kuralların etik standartlarla birlikte oluşturulması daha uygundur. Bu nedenlerden dolayı bu makalede; etik kavramı ve tarihsel sürecinden, karar verme aşamasında yaşanacak olan etik ikilemlerden, hasta ve ailesi ile ilgili kararlar alma sürecinde devreye girecek olan etik ilkeler, teoriler ve kodlardan ve psikiyatri hemşireliğine özel etik kodlardan ve standartlardan söz edilecektir. |