1. | Frontmatter Pages I - III |
EDITORIAL | |
2. | Editorial Nurhan Eren Page IV |
RESEARCH ARTICLE | |
3. | The Effect of Perceived Social Support on Academic Achievement in Health College Students Canan Tayfur, Sevim Ulupınar doi: 10.5505/phd.2016.52523 Pages 1 - 6 GİRİŞ ve AMAÇ: Sağlık yüksekokulu öğrencilerinin sosyal destek ve akademik başarılarını etkileyen faktörleri belirlemek ve algılanan sosyal desteğin akademik başarıya etkisini incelemektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmanın örneklemi bir devlet üniversitesine bağlı sağlık yüksekokulunda öğrenim gören 140 hemşirelik, 157 ebelik ve 114 acil yardım afet yönetimi bölümü öğrencisi olmak üzere toplam 411 öğrenci oluşturdu. Veri toplama aracı olarak, araştırmacılar tarafından hazırlanan anket formu ve Yıldırım (2004) tarafından geliştirilen Algılanan Sosyal Destek Ölçeği-R kullanıldı. Anket formu; öğrencilerinin sosyo-demografik özellikleri, Ağırlıklı Genel Not Ortalaması, arkadaş ilişkileri, okul ve aile yaşantılarına yönelik toplam 21 sorudan oluşmaktaydı. Bulgular, istatistik paket programında analiz edildi. BULGULAR: Öğrencilerin akademik başarı not ortalamasının 2,68 (4.00 puan üzerinden) olduğu; algılanan sosyal destek puan ortalamasının 128,64 (150 puan üzerinden) olduğu belirlendi. Algılanan sosyal destek düzeyi ve akademik başarı arasında pozitif yönde zayıf derecede ilişki bulundu. Kadınlar, psikolojik sorun yaşamayanlar, kaldığı yerden memnun olan ve ekonomik durumunun iyi düzeyde olduğunu ifade eden öğrencilerin sosyal destek düzeyi daha yüksekti. Hemşirelik öğrencileri, son sınıfta okuyanlar, sağlık meslek lisesinden mezun olanlar, liseden pekiyi dereceyle mezun olanlar, akademik olarak kendini başarılı algılayanlar ve düzenli ders çalışma alışkanlığı olan öğrencilerin ağırlıklı genel not ortalaması daha yüksekti. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda akademik başarı ve sosyal destek algısını etkileyen bireysel, eğitsel ve ailesel faktörler belirlenmiş ve bunlara yönelik öneriler sunulmuştur. INTRODUCTION: The aim of the study is to determine the factors influencing social support and academic achievement and to examine the effect of perceived social support on academic achievement in health college students. METHODS: The sample comprised 411 students in total: 140 nursing, 150 midwifery and 114 emergency and disaster management department students studying at a vocational health school of a state university. The data collection instruments adopted in the study was the questionnaire form developed by the researchers and the Perceived Social Support Scale-R developed by Yildirim (2004). The questionnaire form comprised 21 questions related to students' socio-demographic features, grade point average (GPA), relationship with friends, and school and family life. The collected data were analyzed in statistical program. RESULTS: It was found out that students' mean grade point average was 2.68 (over 4.00) and the mean perceived social support score was 128.64 (over 150). A weak relationship was found between perceived social support level and academic success. Female students, those who did not experience psychological problems, those who were satisfied with their place of residence and those who had good economic status were observed to have higher social support levels. Those who studied nursing and who were final year students, graduates of vocational health high school, those who graduated from high school with a very good degree, those who perceived themselves to be academically successful and those who had the habit of studying regularly had higher grade point averages. DISCUSSION AND CONCLUSION: In our study, individual, educational and familial factors influencing academic success and perceived social support were identified and recommendations are presented. |
4. | Difficulties of Students’ in Communication with Patients and their Perception of Difficult Patient Gülşah Acar, Kadriye Buldukoğlu doi: 10.5505/phd.2016.20592 Pages 7 - 12 Amaç: Bu çalışma hemşirelik ve tıp öğrencilerinin hastalarla iletişimde karşılaştıkları güçlükler ile zor hasta algılarının tanımlanması amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Çalışma Akdeniz Üniversitesi Antalya Sağlık Yüksekokulu ve Tıp Fakültesi’nde okuyan 583 öğrenci (Hemşirelik=359, Tıp=224) ile yapılmıştır. Veriler, “Hemşirelik ve Tıp Öğrencilerinin Zor Hasta Algısı ve Zor Hasta İletişimlerinin Belirlenmesine Yönelik Form” ile “İletişim Becerileri Envanteri” kullanılarak elde edilmiştir. Bulgular: Hemşirelik öğrencilerinin %75.8’inin, tıp öğrencilerinin %92.0’sinin zor hasta ile karşılaştığı belirlenmiş ve her iki grup öğrenci için “iletişim kurulamayan hasta”nın zor hasta olduğu saptanmıştır. İletişim Becerileri Envanteri’nden, hemşirelik öğrencilerinin aldığı genel iletişim becerisi puan ortalaması 118.27 ±13.29, tıp öğrencilerinin 117.55 ±10.48 olarak bulunmuştur. Öğrencilerin zor hastalarla iletişimde güçlük yaşadıkları ve danışmanlık gereksinimi duydukları saptanmıştır. Sonuç: Öğrencilerin hastalarla iletişimini kolaylaştırmak için sağlık eğitimi müfredatında yer alan iletişim derslerinin yeniden düzenlenmesi ve uygulamalı işlenmesi önerilmektedir. Objective: This study has been conducted to determine nursing and medical students’ perceptions of difficult patient and their experiences with these patients. Methods: The study has been performed with 583 students (Nursing=359, Medical=224). In the study, the data have been obtained through utilizing a form to determine difficult patient perceptions of nursing and medical students and their communication with this type of patients and Communication Skills Inventory. Results: In the study, it has been determined that 75.8% of nursing students, 92% of medical students encounter with diffucult patients and it is confirmed that, for both groups of students, noncommunicable patients are difficult patients. It has been found that both medical and nursing students have difficulty in communication with difficult patients, need for counseling. Conclusions: It is recommended that communication lessons which applied in health education to facilitate communication with patients should be reorganise. |
5. | Views of Final Year Nursing Students about Internship in Mental Health and Psychiatric Nursing Sibel Arguvanlı, Birgül Özkan doi: 10.5505/phd.2016.33042 Pages 13 - 17 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma hemşirelik bölümü son sınıf öğrencilerinin ruh sağlığı ve hastalıkları hemşireliği intern uygulamasına ilişkin görüşlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu araştırma hemşirelik bölümü son sınıfta okuyan 66 öğrenci ile yapılmıştır. Araştırmanın verileri araştırmacılar tarafından geliştirilen ‘Hemşirelik Bölümü Son Sınıf Öğrencilerinin Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği İntern Uygulaması Hakkındaki Görüşlerini Değerlendirme Formu’ ile toplanmıştır. Veriler, yüzdelik dağılımlarla değerlendirilmiştir. BULGULAR: Öğrencilerin % 42.4’ ü ruh sağlığı ve hastalıkları hemşireliği intern uygulamasının iletişim ve problem çözme becerilerini geliştirdiğini, % 45.5’i benlik saygılarında artış sağladığını, %39.4’ü hastaya bütüncül yaklaşım becerilerini geliştirdiğini, %39.4’ü hastaya müdahale becerilerini geliştirdiğini ifade etmişlerdir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Ruh sağlığı ve hastalıkları hemşireliği intern uygulaması; öğrencilerin bireysel ve mesleki anlamda yeterli hissetmelerine katkı sağlamaktadır. INTRODUCTION: The study was undertaken in order to determine views of final year nursing students about internship in mental health and psychiatric nursing. METHODS: The study was conducted with 66 students who studied at the final year nursing students. The data of the study were collected using “Evaluation Form of Views about Mental Health and Psychiatric Nursing Internship” designed by the researcher. The data were calculated through the percentage values. RESULTS: In this study; 42.4% of the students told that internship program improved their communication and problem solving skills, 45.5% told that internship program improved their self-esteem, 39.4% told that internship program improved their holistic approach abilities, and 39.4% told that internship program improved their abilities to intervene to the patients. DISCUSSION AND CONCLUSION: Internship program for mental health and psychiatric nursing contributed to enhance the students' Professional and individual competencies. |
6. | Investigation Of The Relationship Between Disability And Depression In Elderlies Staying in A Physical Therapy and Rehabilitation Hospital Havva Kaçan Softa, Gülşen Ulaş Karaahmetoğlu doi: 10.5505/phd.2016.95866 Pages 18 - 24 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma bir fizik tedavi hastanesinde yatmakta olan 65 ve üstü yaştaki bireylerde yeti yitimi ve depresyon arasındaki ilişkinin saptanması ve etkileyen değişkenlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma bir Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinde tedavi görmekte olan 65 yaş ve üstündeki 144 yaşlı birey ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri hastaları tanımlayıcı veri formu, Geriatri Depresyon Ölçeği (GDÖ) ve Kısa Yeti Yitimi Ölçeği (BDQ) ile toplanmıştır. BULGULAR: Bu çalışmada 73-76 yaşında (22,531 ± 10,800), okur yazar olmayan, (21,635 ± 11,784), işçi olarak çalışan (20,200 ± 6,088), geniş aile tipine sahip (23,542 ± 12,707), gelir düzeyi düşük (x=21,833), uzun süredir hastalığa sahip olan (23,491 ± 13,539), bekar ve yalnız yaşayan yaşlıların (x=23,320), depresyon puanları yüksek ve anlamlı bulunmuştur. Eğitim düzeyinde artma, geniş aileye sahip olma, düşük gelir durumuna sahip olmanın yeti yitimi puan ortalamalarını yükselttiği ve bu değişimin anlamlı olduğu saptanmıştır. Çalışma sonucuna göre, yeti yitimi puan ortalamaları arttıkça anlamlı bir şekilde depresyon puan ortalamaları da artmaktadır (r=0.205; p=0,014<0.05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Yaşlıların yeti yitimi ve depresyon arasındaki ilişki yaşlıların tedavi ve bakım süreçlerini etkileyeceği için sıklıkla değerlendirilmesi önerilmektedir. Yalnız yaşayan, geniş aileye sahip olan ve gelir düzeyi düşük olan yaşlıların depresyon ve yeti yitimi açısından izlenmeleri ve desteklenmeleri önerilmektedir. INTRODUCTION: This research was descriptively performed with the aim of determining the relationship between disability and depression of hospitalized old people who were 65 and older and of determining the factors affecting them. METHODS: : Research enrolled 144 elderly individuals being 65 and older who were being treated at a Physical Therapy and Rehabilitation Center. Research data were collected with data forms identifying patients, Geriatric Depression Scale (GDS) and the Brief Disability Questionnaire (BDQ). RESULTS: In this study, the average of depression score of elderlies who were between 73-76 years old (22.531 ± 10.800), who were illiterate (21.635 ± 11.784), who worked as workers (20.200 ± 6.088), who had large family type(23.542 ± 12.707), who had low-income (x = 21.833), who had the disease for a long time (23,491 ± 13,539), who were single and living alone (x = 23.320) was found to be high and meaningful. According to results of the study, depression score averages increase meaningfully if disability score averages increase (r = 0.205; p = 0.014 <0.05). DISCUSSION AND CONCLUSION: In this study, the average of depression score of elderlies who were between 73-76 years old (22.531 ± 10.800), who were illiterate (21.635 ± 11.784), who worked as workers (20.200 ± 6.088), who had large family type(23.542 ± 12.707), who had low-income (x = 21.833), who had the disease for a long time (23,491 ± 13,539), who were single and living alone (x = 23.320) was found to be high and meaningful. According to results of the study, depression score averages increase meaningfully if disability score averages increase (r = 0.205; p = 0.014 <0.05).It is recommended to evaluate constantly the relationship between disability and depression of elderlies as it affects treatment and care processes of the patient. It is recommended to follow-up and support elderlis who live alone, who have a large family and who low-income in terms of depression and disability. |
7. | Development of an Assessment Scale of Adaptation Difficulty for the Elderly (ASADE) and Its Psychometric Properties Fatma Nevin Sisman, Yasemin Kutlu doi: 10.5505/phd.2016.82905 Pages 25 - 33 Amaç: Bu çalışmanın amacı Yaşlılarda Uyum Güçlüğünü Değerlendirme Ölçeği’nin geliştirilmesi, geçerlik ve güvenirliğinin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın örneklemini iki huzurevinde yaşayan 65 yaş ve üstü 309 yaşlı birey oluşturdu. Ölçeğin kuramsal çerçevesini Roy Adaptasyon Modeli oluşturdu. Ölçeğin yapı geçerliği faktör analizi kullanılarak, güvenilirliği ise iç tutarlık ve yarıya bölme yöntemleri kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Ölçeğin kapsam geçerliği indeksi %98.54 olarak bulundu. Faktör analizi sonucunda özdeğeri bir ve üzeri olan toplam varyansın %65.57’sini açıklayan dört faktör elde edildi. Ölçeğin Cronbach’s Alfa değeri 0.93 olarak belirlendi. Yarıya bölme yöntemi sonucunda ise ilk yarının Cronbach’s Alfa değeri 0.88; ikinci yarının ise 0.89 olarak belirlendi ve Guttman Cronbach’s Alfa değeri 0.83 olarak bulundu. Sonuç: Tüm analizlerin sonucunda 24 maddeden oluşan dörtlü likert tipi bir ölçek geliştirildi. Ölçeğin değerlendirmesi ortalama puan hesaplanarak belirlenmekte olup, ölçekten alınacak en düşük puan 0 ve en yüksek puan 3’tür. Alınan puan 0’a yaklaştıkça uyum seviyesi yükselir. Bu çalışmada ölçeğin iyi bir geçerlik ve güvenirliğe sahip olduğu belirlendi. Ölçeğin yaşlılarda uyum güçlüklerini belirlemek için kullanılması önerilir. Objectives: The aim of this study was to develop the Assessment Scale of Adaptation Difficulty for the Elderly and determine its reliability and validity. Methods: The study sample was comprised of 309 elderly participants aged 65 and older living in 2 nursing homes. The theoretical framework for the scale was the Roy Adaptation Model. The construct validity of the scale was tested using exploratory factor analysis, and reliability was assessed using internal consistency and split-half reliability. Results: The content validity index of the scale was 98.54 %. Factor analysis yielded 4 factors with eigenvalues of 1 and above, which explained 65.57% of the total variance. The alpha coefficient for the scale was 0.93. Cronbach’s alpha values were 0.88 for the first half and 0.89 for the second half; the Guttman Cronbach’s alpha value was 0.83. Conclusion: The final scale consists of 24 items answered on a 4-point Likert-type scale. The scale is evaluated on the basis of a mean score; the lowest score possible is 0 and the highest is 3. The closer the individual’s score is to 0, the higher the level of adaptation. The current study found good reliability and validity for the scale. It is recommended for use in determining the extent of adaptation difficulties of the elderly. |
8. | High School Youth Peer Education Program An Effective Model to Prevent Substance Abuse happen? Dilek Akkuş, Fatma Eker, Aysel Karaca, Özge Kapısız, Ferhan Açıkgöz doi: 10.5505/phd.2016.59489 Pages 34 - 44 GİRİŞ ve AMAÇ: AMAÇ: Bu çalışma, “Bağımlılığı Önlemede Akran Eğitimi Programı” nın bir Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Lisesi ve Kız Meslek lisesi öğrencilerinin bağımlılık ile ilgili bilgi düzeyine ve bağımlılıktan korunmada algıladıkları öz-yeterliğe etkisini değerlendirmek amacıyla yapıldı. YÖNTEM ve GEREÇLER: YÖNTEMLER: Çalışma yarı deneysel çalışmalardan öntest-sontest kontrol gruplu düzen kullanılarak yapılmıştır. Programın sonucunda değişim saptanan bireylerin bu değişimi nelere bağladıklarını belirlemek için nitel yöntemlerden derinlemesine görüşme tekniği ve açık uçlu soru formu uygulandı. Akran eğitimciler (13 K, 16E) örnekleme dahil edilmiş olan üç okulun 11. sınıfına devam eden öğrencilerinden seçildi. AEE alan gençlerin eğittiği 550 öğrenci ve herhangi bir programa katılmayan 550 öğrenci araştırmanın örneklemini oluşturdu. Veriler “Sosyo-demografik Soru Formu”, “Madde Bağımlılığı Bilgi Anketi”, “Ergenler İçin Madde Bağımlılığından Korunma Öz-Yeterlik Ölçeği” ve “Madde Bağımlılığını Önlemede Akran Eğitimi Programı Değerlendirme Formu" kullanılarak toplandı. Veri toplama araçları müdahale gruplarına ve kontrol gruplarına eğitimden önce ve 45 gün sonra olmak üzere iki kez uygulandı. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin yanı sıra eşleştirilmiş gruplarda t testi ve ki-kare testi kullanıldı. BULGULAR: Akran Eğitimi Alan grubun bağımlılık bilgi ve öz-yeterlik algısı düzeyinin anlamlı derecede arttığı, gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlendi. Kontrol grubunda anlamlı fark görülmedi. Çalışmaya katılan öğrencilerin hemen hepsinin katıldıkları programla ilgili olumlu geri bildirimleri oldu. TARTIŞMA ve SONUÇ: SONUÇ: Gençlerde bağımlılığı azaltma stratejisi olarak AE’nin etkili bir yöntem olduğu düşünülebilir. INTRODUCTION: OBJECTIVE: This study was conducted among Industrial Vocational High School, Girls Technical college, Vocational High School students with a view to evaluate the effects of the “Peer Education Programme for preventing addiction” on these students’ knowledge of addiction and their perceived self-sufficiency in protecting from addiction. METHODS: A semi-experimental study method with pre-testing, testing, post-testing model has been used in this study. Reflective interview and open ended question forms as qualitative research methods have been used in order to determine the ways individuals who went through some changes explained the reasons for these changes. Peer Educators (13 F, 16 M) were chosen among 11th grade students who studied in the aforementioned three schools. The sample of the study consisted 550 students who received education from Peer Educators who received peer education training previously and another 550 students who did not receive any education. Data has been collected through Socio-demographic question form, Drug Addiction Information Survey, Self-Efficacy for Protecting Adolescences from Substance Abuse Scale and Evaluation form for Peer Education Programme for protecting from addiction. Data collection tools have been used with the experiment and control groups twice during the study- before education and 45 days after the education. Qualitative statistical methods as well as T-test and Chi-square Test for comparative groups have been used for data analyses. RESULTS: It has been found out that there was a considerable increase in the knowledge of addiction and feelings of self-sufficiency among the students who received Peer Education, and that the statistical difference between the two groups was meaningful. Almost all students have given positive feedback on the programme they attended. DISCUSSION AND CONCLUSION: CONCLUSION: Peer Education can be considered as an effective strategy for decreasing addiction rate among young people. |
REVIEW | |
9. | Nursing and Interpersonal Sensitivity Adeviye Aydın, Duygu Hiçdurmaz doi: 10.5505/phd.2016.96158 Pages 45 - 49 Kişilerarası duyarlılık, kişilerarası düzeyde başkalarını doğru olarak algılayabilme ve uygun davranışlar sergileyebilme olarak tanımlanmaktadır. Ancak optimum düzeyde olmadığı takdirde kişilerarası ilişkilerde sorunlara yol açabilmektedir. Kişilerarası duyarlılığın yüksek olması, bu bireylerde kişisel bir yetersizlik ve aşağılanma hissetme, diğerleri tarafından önemsenip değer verilmediğine ve kötü davranıldığına inanma, kendini diğerleriyle karşılaştırdığında daha aşağı görme, diğerlerinin yanında iken eleştirilme ve reddedilme riskini azaltmak için yanlış bir şeyler yapmamaya özen gösterme gibi yaşantılara neden olmaktadır. Ayrıca, kişilerarası duyarlılığın hassasiyet düzeyinde yoğun olması, olayları değerlendirmede ve yorumlamada hatalara, bireyde kişisel olarak yetersizlik duygularına sebep olmaktadır. Artmış kişilerarası duyarlılıkta, kalıplaşmış düşünceler ön plandadır. Bu düşünceler rolleri yerine getirmede ve doğru karar almada kısıtlılıklara, sosyal ilişkilerde zorluklara, hedefleri gerçekleştirmemeye, geri çekilmeye ve çatışmaya neden olmaktadır. Kişilerarası duyarlılığı optimum düzeyde tutmak için bilişsel çarpıtmaların fark edilmesi ve gerçekçi düşüncelerle değiştirilmesi yararlı olmaktadır. Kişilerarası duyarlılığın azaltılması için bireyin benlik saygısının desteklenmesi, başarılarına odaklanılması, gerçekleştirilebilir hedefler konması, güçlü yönlerinin ön plana çıkartılması, sosyal destek sistemini etkin bir şekilde kullanımının sağlanması desteklenmelidir Anahtar Kelimeler: Kişilerarası Duyarlılık, Hemşirelik Interpersonal sensitivity means being able to display appropriate behaviours and to perceive others accurately. However, if it is not used at optimum level, it can cause problems in interpersonal relationships. High interpersonal sensitivity leads to feelings of inadequacy and humiliation, belief in being considered unimportant and worthless and misbehaved by others, self-deprecating, paying attention not to do the wrong in order to reduce the risk of being criticized and rejected in public. When interpersonal sensitivity is intensive at the level of sensitivity, it causes to mistakes in the assessments and judgements of events and causes to feelings of inadequacy in individuals. In increased interpersonal sensitivity, stereotyped thoughts are at the forefront. These thoughts lead to disability in performing roles and taking right decisions, difficulties in social relationships, disability in achieving the goals, social withdrawal and conflict. Getting aware of cognitive distortions and displacing them with realistic ones can be helpful for keeping interpersonal sensitivity at optimum level. Supporting self-esteem, focusing on individual’s success, defining feasible goals, taking strong features to the forefront, providing effective use of social support system should be supported to decrease interpersonal sensitivity. Key Words: Interpersonal Sensitivity, Nursing |
10. | Theoretical Framework of Psychiatric Nursing-I Perihan Güner, Tuğba Pehlivan doi: 10.5505/phd.2016.52244 Pages 50 - 54 Hemşirelik uygulamaları, herhangi bir teorik temele dayanmadığı sürece hemşirelik profesyonel bir meslek olamaz. Bu nedenle, teori kullanımı hemşireliğin bütün alanlarında olduğu gibi psikiyatri hemşireliği için de çok önemlidir. Ayrıca hemşirelik, uygulamalarına yön vermesi ve rehberlik etmesi için bir kuramsal çerçeveye sahip olmalıdır. Farklı kuramsal yaklaşımlardan oluşan bu çerçeveler, hastaların sorunlarını açıklama ve tanımlamada rehber oluştururlar. Kuramsal çerçeve doğrultusunda yapılan hemşirelik girişimleri ile hemşirelik bakımı bilimsel bir temel kazanır. Bazı yazarlar psikiyatri hemşireliği uygulamaları için en etkili olarak kabul edilen teorilerden, bazı yazarlar psikiyatri hemşireliği uygulamalarında en çok kullanıldığı bilinen teorilerden ve bazı yazarlar da psikiyatri hemşireliği uygulamaları için majör teoriler olduğu kabul edilen teorilerden yola çıkarak, kuramsal çerçeveler tanımlamışlardır. Bu makalede; bir meslek için kuramsal çerçevenin gerekliliği, psikiyatri hemşireliği için tanımlanan kuramsal çerçeveler ve kuramsal çerçevede yer alan teorilerin uygulamada kullanım durumu literatür ışığında tartışılmıştır. Unless nursing practice is not based on theoretical foundations, it is not possible to consider it as a profession. Therefore, having a theoretical approach is very important for psychiatric nursing as well as in the all other areas of the profession. In addition, nursing should have a theoretical framework to provide direction and guidance for their applications. These frameworks which consist of different theoretical approaches constitute a guidance to explain and define the problems of patients. Alongside with nursing interventions in the light of theoretical framework, nursing care can gain a scientific basis. Some authors defined theoretical frameworks considering the most effective theories for psychiatric nursing practices, and some of them form theoretical frameworks considering the theories which are known as the most widely used in psychiatric nursing practices, whereas some authors have generated theoretical frameworks through the theories that are considered as the major theories for psychiatric nursing practices. In this article; the necessity of a theoretical framework for a profession, theoretical frameworks that are defined for psychiatric nursing and of the use of theories that exists within the theoretical framework at psychiatric nursing practices have been discussed in the light of existing literature. |