Journal of Psychiatric Nursing - J Psy Nurs: 6 (2)
Volume: 6  Issue: 2 - 2015
1.Frontmatter

Pages I - III

RESEARCH ARTICLE
2.Investigation of Effects of Exposure to Violence and Affecting Factors on Job Satisfaction of Emergency Nurses
Arzu Bahar, Simge Şahin, Zehra Akkaya, Muhammed Alkayiş
doi: 10.5505/phd.2015.18189  Pages 57 - 64
AMAÇ: Araştırma acil serviste çalışan hemşirelerin şiddete maruz kalma ve iş doyumuna etkili olan faktörlerin incelenmesi amacıyla yapılmıştır
YÖNTEMLER: Araştırma Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde altı hastanenin acil servislerinde çalışan 128 gönüllü hemşire ile yürütülmüştür. Araştırmamız 15 Ocak-15Mart 2014 tarihleri arasında tanımlayıcı türde bir araştırma olarak yapılmıştır. Araştırmanın verileri gönüllülerin şiddet ve iş doyumuna ilişkin özelliklerini tanımlayan anket formu ve Minnesota İş Doyum Ölçeği ile kullanılarak toplanmıştır.
BULGULAR: Hemşirelerin yaş ortalaması 29.48 ±6.47 olup % 65.6’sı şiddete uğradığı ve şiddete uğrayan hemşirelerin %68’i sözel şiddet türüne maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Hemşirelerin genel iş doyum puan ortalamalarının (2,99 ± 0,59) orta düzeyde olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin iş yerinde şiddet görme ile iş doyumu arasında anlamlı fark bulunurken (p<0.05) şiddet gören hemşirelerin iş doyumu puanlarının diğer hemşirelere göre daha düşük olduğu belirlenmiştir.
SONUÇ: Çalışmamızda şiddete maruz kalmanın iş doyumunu azalttığı belirlenmiştir. Bu doğrultuda şiddete eğilimin gün geçtikçe arttığı acil servislerde şiddeti önlemeye ilişkin gerekli önlemlerin alınmasının iş doyumunu olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir.
OBJECTIVE: This study aims to investigate the effects of exposure to violence and affecting factors on job satisfaction of emergency nurses
METHODS: Research was conducted with 128 volunteer nurses who are currently working as emergency nurses at the emergency departments of six hospitals in Yenimahalle district of Ankara. Research was designed as a descriptive cross-sectional study and conducted between 15 January 2014 and 15 March 2014.Data was collected through Minnesota Job Satisfaction Scale and a questionnaire which elicits how nurses describe characteristics of job satisfaction and workplace violence.
RESULTS: The average age of the nurses was 29.48 ± 6.47 years. It was found that 65.6% of the nurses were exposed to violence and 68% of the nurses were exposed to verbal abuse. Nurse’s job satisfaction scores were found to be moderate at 2.99 ± 0.59.There was a significant importance between exposure to violence and job satisfaction (p<0.05). Nurses that were exposed to violence in the workplace had lower job satisfaction scores compared to the nurses that weren’t.
CONCLUSION: In our research it was found that exposure to work place violence was an adverse environmental factor that reduces job satisfaction. In this respect, since violence in the emergency departments is on the rise, preventing workplace violence will have a positive effect on job satisfaction of nurses.

3.Investigation of cancer patients’ information sources, information needs and expectations of health professionals
Hatice Akgül Başkale, Pınar Serçekuş, Neslihan Partlak Günüşen
doi: 10.5505/phd.2015.49091  Pages 65 - 70
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı kanser hastalarının bilgi kaynaklarını, bilgi gereksinimlerini ve sağlık personelinden beklentilerini incelemektir.
YÖNTEMLER: Araştırma tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Türkiye’de en sık kullanılan kanserle ilgili bir bloğun kullanıcıları olan, araştırmaya katılmayı kabul eden 120 kanser hastası oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından literatüre dayalı olarak hazırlanan Hastaların Sağlık Personelinden Beklentileri isimli anket formu kullanılmıştır.
BULGULAR: Çalışmaya katılan kanser hastalarının % 82.5’i hastalıkla ilgili bilgiyi doktordan, %70.8’i internetten almaktadır. Buna karşılık hastaların % 97.5’i doktordan, % 39.2’si hemşireden bilgi almak istemektedirler. Hastaların % 45.8’i sağlık personelinin iletişimini kısmen yeterli, % 35.0’i yetersiz, % 19.2’si yeterli olarak belirtmiştir. Hastaların doktorlardan beklentileri; tedavi ve hastalık hakkında bilgi alma, anlayış, daha iyi bir iletişim kurması, duygusal destek alma, hastalık ve tedavi hakkında karar vermede destek olması, saygı göstermesi ve daha fazla zaman ayırması/ dinlemesidir. Hastaların hemşirelerden beklentileri; anlayış, saygı, daha iyi bir iletişim kurması, bakımın daha iyi olması ve duygusal destek almadır. Hastalar sağlık personelinden tedavi ve yan etkileri, hastalığın tekrarlama ihtimali, hastalığın psikolojik durum üzerine etkileri, prognoz, tedavinin ne kadar süreceği ve hastalık (ne olduğu ve nedenleri) gibi konularda bilgi almak istemektedir.
SONUÇ: Sağlık personelinin hastalığın ve tedavinin her aşamasında hastayı bilgilendirmesi, dinlemesi, anlayışlı olması ve desteklemesi önemlidir. Ayrıca sağlık personeli hastalar tarafından kullanılan bilgi kaynaklarının farkında olmalıdır.
OBJECTIVE: The aim of this study is to investigate cancer patients’ information sources, information needs and expectations from health care professionals.
METHODS: This is a descriptive study. The most commonly used cancer blog users in Turkey participated in the study. The sample of study consisted of 120 cancer patients. Patients’ expectations from health care form, which was composed by investigators based on literature, was used for data collection instrument.
RESULTS: While 82.5% of the participants obtained disease-related information from physicians, 70.8% obtained it from the internet. However, 97.5% of the patients wanted to get information from physicians, and 39.2% wanted to get information from nurses. Of the patients, 19.2% considered the medical staff’s communication with patients as sufficient, 45.8% as partially sufficient, and 35.0% as insufficient. The patients expected physicians to provide information about the disease and treatment, to understand them to communicate with them better, to provide emotional support, to be helpful during the decision-making process about the disease and treatment, to respect them and to allocate more time to listen to them. The patients expected nurses to understand them, to respect them, to communicate with them better, and to provide better care and emotional support. The patients wanted the healthcare professionals to inform them about treatment and its side effects, the probability of recurrence of the disease, the effects of the disease on their psychological state, prognosis, duration of the treatment and what the disease is and what causes the disease.
CONCLUSION: It is important to give information and support to the patients at all stages of disease. To determine information needs and requirements of the patients and to plan education can reduce the anxiety of patients during treatment process. Health care personnel must pay more attention to communicate with patients in the care of cancer patients. In addition, health professionals should be aware of the information sources used by patients.

4.The determination of mental status of pregnants by home visiting in Kars
Nihal Bostancı Daştan, Nihal Deniz, Buket Şahin
doi: 10.5505/phd.2015.91885  Pages 71 - 78
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı Kars’ta, kadınlarda gebelik döneminde görülen ruhsal sorunları ve bunlarla ilişkili faktörleri belirlemektir.
YÖNTEMLER: Çalışma, Ekim 2011-Şubat 2012 tarihleri arasında Kars il merkezine bağlı toplam 6 aile sağlığı merkezine kayıtlı gebelerde ev ziyaretiyle yapılmış kesitsel tipte bir çalışmadır. Çalışmada anket formu, Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Sürekli (SKÖ) ve Durumluk Kaygı Ölçeği (DKÖ) kullanılmıştır. Verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde, yüzdelik hesaplaması, ortalama, t testi, ANOVA, Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır.
BULGULAR: Gebelerin ortalama puanlarına bakıldığında; depresyon puanlarının 11.91 ± 8.64, süreklik kaygı puanlarının 42.81 ± 14.47 ve durumluk kaygı puanlarının 38.98 ± 14.02 olduğu görülmektedir. Ev hanımlarının, sosyal güvencesi olmayanların, doğum sayısı fazla olanların, eşiyle ilişkisi kötü olanların, kronik hastalığı olanların, özgeçmişinde depresyonu olanların, isteyerek gebe kalmayanların depresyon düzeylerinin daha yüksek ve eğitim düzeyi yüksek olanların, evlilik süresi daha uzun olanların, kronik hastalığı olanların, özgeçmişinde depresyonu olanların kaygı düzeyleri daha yüksek görülmüştür. Gebelerin % 16.0’sı depresyon, % 73.4’ü süreklik kaygı ve % 63.8’i durumluk kaygı açısından riskli bulunmuştur.
SONUÇ: Çalışmanın bulguları; gebelerin ruhsal sorunlarının erken tanılanması gerektiğini göstermektedir.
OBJECTIVE: The aim of the study is to determine the mental problems and their related factors in women during pregnancy, in Kars.
METHODS: This is a cross sectional type study which has been made in Kars within 6 health centre, between October 2011 to February 2012, had applied to pregnants which are recorded to these centers. In the study; survey sheet, Beck Depression Scale and State-Trait Anxiety Scale were used. In analysing the data statistically; percentage calculation, average, t test, ANOVA and Pearson correlation analysis were used.
RESULTS: When we looked to the average point of the women, it is seen that; their depression points are 11.91 ± 8.64, state anxiety points are 42.81 ± 14.47 and trait anxiety points are 38.98 ± 14.02. It has been seen that the anxiety levels are more higher in the housewives, the ones which don’t have social guarantee, the ones which has depression in their history, in women who had relationship with their husband, in ones which has cronic diseases, in ones who has more birth rates, in ones who has a higher education level and wanted a pregnancy without willingness, in ones whose marriage is long lasted. 16.0% of the women were found risky in means of depression, 73.4% of them were found risky in means of state anxiety and 63.8% of them were found risky in means of trait anxiety.
CONCLUSION: The results of the study shows that the mental problems of the pregnants must be defined in early stage.

5.Opinions of patients’ relatives and health professionals regarding patient accompaniment in the department of psychiatry
Zekiye Çetinkaya Duman, Figen Şengün İnan, Gülşen Moursel, Hatice Çakar
doi: 10.5505/phd.2015.30974  Pages 79 - 84
AMAÇ: Araştırma, psikiyatri kliniğinde refakatçi uygulamasına yönelik hasta yakınlarının ve sağlık profesyonellerinin görüşlerini belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Araştırma İzmir’de bir üniversite hastanesinin psikiyatri kliniğinde yapıldı. Örneklem 41 refakatçi ve 19 sağlık personelinden oluşmuştur. Araştırma verileri ilgili literatürden yararlanılarak geliştirilen bir anket formu aracılığıyla toplanmış ve veri analizinde sayı ve yüzde dağılımı kullanılmıştır.
BULGULAR: Refakatçıların çoğunluğu kadın (%54) ve hastanın anne babası rolündedir (%56). Sağlık personelinin çoğunluğu doktor (%63.2) ve tamamı refakat uygulamasını gerekli gördüklerini belirtmişlerdir. Hasta yakınları klinikte dinlenme için yeterli alanın olmamasını (%27) ve rahat uyuyamamayı (%36.6) olumsuzluk olarak belirtmişlerdir. Çalışanların tamamı refakat uygulamasının riskli hastalarda ekibin yükünü azalttığını buna karşılık yarısı da (%52.6) hastanın işlevselliğini ve çalışanların rutinlerini olumsuz etkilediklerini belirtmişlerdir. Sağlık uzmanları refakatçıların yaşadıkları güçlükleri; servis ortamında uyku ve dinlenme ortamının olmaması (%68.4) ve hastalık, hastaya yaklaşım ve hastalık süreci ile baş etmede güçlük (%52.6) yaşadıklarını belirtmişlerdir.
SONUÇ: Hem hasta yakınları hem de psikiyatri kliniğinde çalışan sağlık personeli refakat uygulamasını özellikle de bakım gereksinimi olan, kendisine ve çevresine zarar verme riski olan hastalar için gerekli görmektedirler. Refakatçilerin hastane ortamında üstlendiği sorumluluklar ve yaşadığı sorunlar göz önüne alınarak, öncelikli olarak dinlenme ve uyku gereksinimlerine yönelik fiziksel düzenlemelerin yapılması önerilir.
OBJECTIVE: This descriptive study was conducted to determine the views of the patients’ relatives and health professionals on the implementation of patient accompaniment in the psychiatry clinic.
METHODS: The study was performed in the psychiatry clinic of a university hospital in Izmir.
The sample consisted of 41 patient companions and 19 health personnel. The research data was collected through a questionnaire developed by using the relevant literature and expert opinions, and for the analysis of the data, number and percentage distribution was used.

RESULTS: The most of the companions, (54%) were female and 56% were parents. The most of the health professionals were physician (63.2%) and all of them considered patient accompaniment as a necessary practice. The patients’ relatives expressed negative opinions that there was not enough space to rest in the clinic (27%), and that they were not able to sleep comfortably (36.6%). While all of the employees reported that patients’ having a companion reduces the burden of the team in the care of at-risk patients, half of them (52.6%) stated that the practice adversely affected patients’ functionality and routine applications performed by the employees. Health professionals indicated that the difficulties suffered by the companions were the lack of space to sleep or rest in the clinic environment (68.4%) and that the companions had trouble in coping with the disease and disease process and in approaching the patient (52.6%).
CONCLUSION: Both the patient's relatives and medical staff working in the psychiatry clinic considered that accompaniment was necessary especially for patients who needed care and who were at risk to harm themselves and/or others. It is recommended that the responsibilities undertaken and the problems suffered by the companions should be taken into account and the necessary arrangements regarding their rest and sleep requirements should be made.

6.The comparison levels of feeling guilty and embarrassment in the family members nursing schizophrenia and chronic renal failure patients, and in individuals having no nursing role
Burcu Ceylan, Ali Savaş Çilli
doi: 10.5505/phd.2015.40412  Pages 85 - 90
AMAÇ: Bu çalışma, şizofreni ve kronik böbrek yetmezliği hastalarına evde bakım veren aile üyeleri ile bakım rolü olmayan bireylerde suçluluk ve utanç düzeylerinin karşılaştırılması amacı ile yapıldı.
YÖNTEMLER: Şizofreni hastalarına evde bakım veren 32, kronik böbrek yetmezliği (KBY) hastalarına evde bakım veren 56 aile üyesi ve hastalarına evde bakım veren aile üyeleriyle yaş açısından homojen, şizofreni ve KBY hastalarına bakım veren aile üyeleriyle aynı çevrede yaşayan 60 bakım rolü olmayan birey kontrol grubu olarak toplam 148 birey çalışmaya alındı. Veri toplama aracı olarak sosyo-demografik bilgi formu ve suçluluk-utanç ölçeği (SUTÖ) kullanıldı.
BULGULAR: Şizofreni hastalarına evde bakım veren aile üyelerindeki suçluluk ve utanç puanı 51.4±6.79, KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde 44.3±11.13 ve kontrol grubunda 34.9±0.10 bulundu. Kontrol grubuna göre şizofreni ve KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde suçluluk ve utanç puanı anlamlı idi. Bu çalışmada ele alınan sosyo-demografik değişkenler ile suçluluk ve utanç puanı arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Şizofreni hastalarına evde bakım veren aile üyelerindeki suçluluk ve utanç düzeyinin sosyo-demografik değişkenlerden bağımsız olarak KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinden yüksek olduğu bulundu.
SONUÇ: Şizofreni ve KBY hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde suçluluk ve utanç puanı kontrol grubuna göre yüksek bulundu. Ayrıca şizofreni hastalarına evde bakım veren aile üyelerinde suçluluk ve utanç puanı diğerlerine göre daha yüksekti. Kronik hastalığı olan hastalarla çalışan hemşirelerin ve diğer sağlık personelinin, hasta ve ailelerinin yaşadığı sıkıntı ve güçlükleri anlayabilmesi, onlara nasıl yardımcı olabilecekleri konusunda eğitim, bakım, danışmanlık ve rehabilitasyon rollerini geliştirici hizmet içi eğitim programlarının düzenlenmesi, evde bakım programlarının geliştirilmesi ve toplumu bilinçlendirme çalışmaları önerilmektedir.
OBJECTIVE: This work was done in order to compare the levels of feeling guilt and embarrassment in the family members nursing schizoprenia and chronic renal failure patients and in individuals having no nursing role.
METHODS: 32 family members nursing schizophrenia patients at home, 56 family members nursing real failure-chronic patients,inspection group of 60 healthy individuals who are at the same age and sex with family members, totally 148 individuals have been examined. As data records, demographic information form and guilt-embarrassment scale have been used.
RESULTS: Guilt and embarrassment scores of family members offering care to schizophrenia patients at home were 51.4±6.79, whereas the scores were 44.3±11.13 for family members offering care to KBY patients at home and 34.9±0.10 in the control group. The guilt and embarrassment scores of the family members offering care to schizophrenia and KBY patients at home were significant when they were compared with the control group. A significant relationship could not be found between the socio-demographic variables investigated in this study, and the guilt and embarrassment scores. It was found that the level of guilt and embarrassment in family members offering care to schizophrenia patients at home was, independently of demographic variables, higher than that of the family members offering care to KBY patients at home.
CONCLUSION: Guilt and embarrassment scores of family members offering home care to schizophrenia and KBY patients were higher than those of the control group. Moreover, the guilt and embarrassment scores of the family members offering home care to schizophrenia patients were higher than those of the others. It is recommended that nurses and other health personnel working with patients having chronic diseases should be provided with in-service training programs in order to improve their roles as educators, caregivers, counselors and rehabilitation experts and be able to understand the problems and difficulties the patients and their families experience, home care programs should be organized and activities should be held to raise awareness among the public in this regard.

7.Living With A Person Who Has Dementia: A Study Of Phenomenology
Neslihan Lök, İlhan Günbayı, Kadriye Buldukoğlu
doi: 10.5505/phd.2015.54376  Pages 91 - 99
AMAÇ: Bu araştırma, demanslı bireylere bakım verenlerin bakım verici konumda olma ile ilgili yaşadığı güçlükler ve bu konudaki görüşlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEMLER: Araştırma nitel bir araştırmadır ve demanslı bireylere bakım verme konusunu katılımcıların bakış açısından ayrıntılı bir anlayışla araştırmayı ve ortaya koymayı amaçladığından fenomenolojik desende planlanmıştır. Demans tanısı almış 10 hastanın bakım verenleri ile görüşülmüştür.
BULGULAR: Yarı yapılandırılmış görüşmeden elde edilen veriler, demansın anlamı, bakım vermenin anlamı, bakım vermeye başlamadan önceki yaşam, bakım verme ile değişen hayatlar, demanslı bir yakına sahip olmanın oluşturduğu hisler, bakım verirken zorlanılan alanlar, baş etme tarzları, baş etme konusunda diğer bakım vericilere öneriler ve bakım verme işine ilişkin ürettikleri metaforlar başlıkları altında incelenmiştir.
SONUÇ: : Bakım verici konumda olma bireysel özellikler, bakım verilen kişinin yakınlığı, bu role hazır oluş (kadın olma) ile ilgili olsun ya da olmasın, bakım verme bireyin yaşamını büyük ölçüde sınırlamakta ve yeni düzenlemeler yapmasına neden olmaktadır. Bakım verme konusunda aile üyelerinden destek alamadıkları için de yalnız kaldıkları görülmüştür. Temel rolü bakım verme olan hemşirelerin danışmanlık, araştırıcı, eğitici, tedavi edici ve savunucu rollerinin gereği olarak demanslı bireyle ilgilenirken yalnız hastanın değil bakım verenin gereksinimlerini de düşünmesi demanslı birey ile bakım verene bütüncül bakım vermesi gerekmektedir.
OBJECTIVE: The aim of this study was to determine the difficulties which the individuals experienced because of being in the position of care givers.
METHODS: The study is qualitative and planned in phenomenological pattern, as it aims to do and present a detailed research of the attendants' perspectives on taking care of the patients with dementia. Data set of ten patients with dementia were used in the study.
RESULTS: The data obtained from semi-structured interviews were examined under the title of conception of dementia, conception of providing healthcare for dementia, life before the healthcare, change in lives after healthcare, feelings of having a relative who had dementia, difficulties while providing healthcare, ways of coping with dementia, advice on coping with dementia for other healtcare providers, metaphors which are built about providing healthcare.
CONCLUSION: Being in the position of care giver; whether or not it is related with personal specialities, the closeness of the person cared, being ready for this role (being woman), care giving restricts individual’s life in a large scale and it causes him/her to do new arrangements. The main role advising the nurses who provide care, researchers, educational, therapeutic, and demented as required by the advocate role the individual dealing only thinking also of the needs of patients, not caregivers of dementia is necessary to provide holistic care for caregivers and individuals.

REVIEW
8.Creativity in psychiatric and mental health nursing
Mahire Olcay Çam, Emel Öztürk Turgut
doi: 10.5505/phd.2015.26349  Pages 100 - 103
Değişen yaşam koşulları ve beraberinde gelen yeniliklere, hem sağlık hizmetlerinin hem de bireylerin uyum sağlaması gerekmektedir. Yaratıcılıkla ortaya çıkan yeniliklerin sağlık alanında kullanımı yaygındır. Dolayısıyla sağlık hizmeti alan kişilere doğrudan ulaşan meslek olan hemşirelik için de yaratıcılık, önemli bir kavramdır. Özellikle ruh sağlığını koruma, geliştirme ve hastalıklarla müdahalede ruh sağlığı hastalıkları hemşirelerinin yaratıcılıklarını kullanmaları beklenmektedir. Böylece kendilerine ve hizmet verdikleri kişilere olumlu katkılar sunabilirler. Bu nedenle bu makalede, yaratıcılığın, ruh sağlığı ve hastalıkları hemşireliği için önemi üzeride durulmuştur. Bu kapsamda, Mart- Nisan 2014 tarihlerinde Google Akademik arama motorunda; ScienceDirect ve Academic Search Complete (EBSCOHOST) veri tabanlarında literatür taraması yapılmıştır. Temel olarak 2005-2014 yıllarında yapılan araştırmalar incelenmiştir.
Health services and also individuals should adapt to changing life conditions and innovations with them. Using innovation arise from creativity is common in healthcare field. So creativity is important for nurses which is the profession provides service directly to individuals that are service users. Especially psychiatric and mental health nurses are waited to use their own creativity skills for protecting and developing mental health and fighting against psychiatric diseases. Thus, they can offer positive contributions to themselves and service users. For this reason, importance of creativity in psychiatric and mental health nurses was dealed in the article. Within this scope, the current literature were reviewed by using Google Scholar search engine and, ScienceDirect and Academic Search Complete (EBSCOHOST) databases between March- April 2014. Mainly researches conducted in 2005-2014 were investigated

LookUs & Online Makale