Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - J Psy Nurs: 12 (2)
Cilt: 12  Sayı: 2 - 2021
1. 
Ön Sayfalar
Frontmatter

Sayfalar I - III

EDITÖR'DEN
2. 
Editörden
Editorial
Perihan Güner
Sayfa IV

NITELIKSEL ARAŞTIRMA
3. 
Hemşirelik öğrencilerinin ruhsal hastalık kavramına ilişkin metaforları: Kalitatif bir çalışma
Metaphors of nursing students on the perception of mental illness: A qualitative study
Yasemin Çekiç, Rüveyda Yüksel
doi: 10.14744/phd.2020.79803  Sayfalar 85 - 92
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmanın amacı, hemşirelik öğrencilerinin “Ruhsal Hastalık” kavramına ilişkin algılarını metaforlar aracılığıyla ortaya koymaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma, temel nitel araştırma deseniyle yürütülmüştür. Araştırmanın çalışma grubunu 2017–2018 eğitim öğretim yılında Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nde öğrenim gören 496 hemşirelik öğrencisi oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından literatür doğrultusunda düzenlenen "Metaforik Algılar Veri Toplama Formu" kullanılmıştır. Verilerin toplanabilmesi için her öğrenciye “Ruhsal hastalık …………………’ya benziyor, çünkü …………………” cümlesi yöneltilmiş ve boşlukların doldurulması istenmiştir. Verilerin analizi; (1) metaforların belirlenmesi (2) metaforların sınıflandırılması (3) kategori geliştirme (4) geçerlilik ve güvenilirlik sağlama ve (5) nicel veri analizi için verileri SPSS paket programına aktarma olmak üzere beş aşamada gerçekleşmiştir.
BULGULAR: Öğrenciler ruhsal hastalık kavramına ilişkin toplam 353 adet geçerli metafor üretmişlerdir. Elde edilen bulgularda öğrencilerin ruhsal hastalık kavramına ilişkin algılarını ortaya koyan metaforlar ortak özellikleri bakımından incelenerek 7 kavramsal kategori altında toplanmıştır. Bu kategoriler; çaresizlik olarak ruhsal hastalık, kontrolsüzlük olarak ruhsal hastalık, bakım, ilgi ve destek ihtiyacı olarak ruhsal hastalık, belirsizlik olarak ruhsal hastalık, zarar veren unsur olarak ruhsal hastalık, etkiye karşı tepki olarak ruhsal hastalık, çaba gerektiren unsur olarak ruhsal hastalık olarak belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuçta öğrencilerin ruhsal hastalığa ilişkin metaforlarının daha çok olumsuz yönde olduğu görülmektedir. Bu sonuçlar doğrultusunda, öğrencilerin zihinsel imgelerini olumluya dönüştürecek etkili bir mesleki eğitimin önemli olduğu düşünülmektedir. Hemşirelik eğitimi süresince ilgili ders saatlerinin artırılması ve uygulamaya yönelik etkinliklerin düzenlenmesi önerilebilir.

4. 
Toplum ruh sağlığı merkezlerinde çalışan sağlık profesyonellerinin risk değerlendirmesine ilişkin görüş ve uygulamaları
The opinions and practices of health professionals in community mental health centers on risk assessment
Fatma Ayhan, Besti Üstün
doi: 10.14744/phd.2020.08769  Sayfalar 93 - 102
GİRİŞ ve AMAÇ: Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri’nde (TRSM) çalışan sağlık profesyonellerinin risk değerlendirmesine ilişkin görüşleri, uygulamaları ve önerilerinin belirlenmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmada kalitatif araştırma yöntemlerinin tanımlayıcı deseni kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini üç farklı TRSM’lerde görev yapan 14 sağlık profesyoneli oluşturmuştur. Araştırma verileri araştırmacılar tarafından hazırlanmış olan yarı yapılandırılmış görüşme formuyla toplanmıştır. Toplanan nitel veriler betimsel analiz yöntemiyle değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Sağlık profesyonellerinin risk değerlendirmesi konusunda farkındalıklarının olduğu, intihar, alevlenme, kendine zarar verme ve başkasına zarar verme risklerini düzenli olarak değerlendirdikleri saptanmıştır. Hasta ve ailesi risk değerlendirme sürecine aktif olarak dahil edilmemektedir. Risk değerlendirmesi uygulamalarında, danışanlardan, ailelerinden, sağlık personelinden, sistemden ve risk değerlendirme formlarından kaynaklanan çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. İş yükünün fazlalığı, iş yükü fazlalığı nedeniyle ekibin toplanamaması, ekibin sürekli değişmesi, hastaların düzenli olarak TRSM’ye gelmemeleri, mevcut risk değerlendirme formundaki soruların açık olmaması ve bir puan değerinin olmaması, personelin risk değerlendirme eğitimi almaması ve güvenlik personelinin olmaması gibi nedenlere bağlı olarak risk değerlendirmesi yeterli düzeyde yapılamamaktadır. Risk değerlendirmesi eğitimleri ile ilgili olarak; vaka üzerinden anlatılması, mevcut uygulamalara uygun olması, intiharla ilgili daha geniş bilgi verilmesi önerilmektedir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: TRSM’lerdeki sağlık profesyonellerinin risk değerlendirmesi konusunda çeşitli zorluklar yaşadıkları ve bu zorluklar neticesinde risk değerlendirme uygulamalarında eksikliklerin olduğu belirlenmiştir.

ARAŞTIRMA MAKALESI
5. 
Toplum Ruh Sağlığı Merkezi hizmeti alan ve ayaktan psikiyatri poliklinik hizmeti alan hastaların kendini damgalama ve öznel iyileşme durumlarının karşılaştırılması
Comparison of self-stigma and subjective recovery status of patients receiving Community Mental Health Service and outpatient psychiatry policlinic
Aydın Kurt, Etem Erdal Erşan, İpek Savaş
doi: 10.14744/phd.2020.73383  Sayfalar 103 - 112
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, Toplum Ruh Sağlığı Merkezi (TRSM) hizmetlerinin şizofreni tanılı bireylerde kendini damgalama ve öznel iyileşme durumları üzerine olan etkisini ve öznel iyileşmeyi etkileyen faktörleri incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya şizofreni veya şizoaffektif bozukluk tanısı alan, 64’ü psikiyatri polikliniğinden, 81’i TRSM’nden izlenen 145 birey dahil edildi. Verilerin toplanmasında sosyodemografik ve hastalık/tedavi bilgi formu, hastalar için Kendini Damgalama Ölçeği (KDÖ-H) ve Öznel İyileşmeyi Değerlendirme Ölçeği (ÖzİDÖ) kullanıldı. Hastalar TRSM hizmeti alan ve psikiyatri polikliniğinde takip edilen olarak iki gruba ayrıldı. Grupların KDÖ-H ve ÖzİDÖ puan ortalamalarının karşılaştırılmasında bağımsız gruplar t testi uygulandı.
BULGULAR: TRSM ve poliklinik gruplarında hastaların ortalama KDÖ-H puanları sırasıyla 45.33±16.60 ve 41.23±16.35 idi ve aralarında anlamlı bir farklılık yoktu. İki grubun ÖzİDÖ puan ortalamaları sırasıyla 54.84±17.17 ve 45.97±17.63 idi ve ÖzİDÖ puan ortalaması TRSM grubunda daha yüksekti (p<0.05). Çalışma sonucunda hastaların kendini damgalama ve öznel iyileşme puanları arasında negatif yönlü güçlü bir ilişki tespit edildi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: TRSM hizmeti alan grupta öznel iyileşmenin bireyler tarafından daha belirgin olarak hissedildiği ancak kendini damgalama konusunda gruplar arasında farklılık olmadığı görüldü. Bu sonuç, TRSM hizmetlerinin hastaların toplumsal işlevselliklerini arttırmaya ve öznel iyileşme sürecine olumlu katkısı olduğunu göstermekle beraber, TRSM’lerde kendini damgalamaya yönelik yapılandırılmış ve tüm TRSM’lere yaygınlaştırılmış eğitimlerin ve damgalamayla mücadeleye yönelik kamusal faaliyetlerin yapılmasının gerekliliğini de ortaya koymaktadır.

6. 
Serebral palsili çocuğu olan ebeveynlerin öz yeterlik düzeylerinin belirlenmesi ve anne-baba ebeveyn öz yeterlik düzeylerinin karşılaştırılması
Determination of the self-efficacy levels of parents with a child with cerebral palsy and the comparison of the parental self-efficacy levels
Merve Aşkın Ceran, Burcu Ceylan
doi: 10.14744/phd.2020.29974  Sayfalar 113 - 121
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırma, Serebral palsili (SP) çocuğu olan ebeveynlerin öz yeterlik düzeylerinin belirlenmesi ve anne-baba ebeveyn öz yeterlik düzeylerinin karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı türdeki bu araştırmanın örneklem grubunu Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı 4 özel eğitim ve rehabilitasyon merkezine devam etmekte olan SP tanılı çocukların 153 ebeveyni oluşturdu (106 anne ve 47 baba). Bu ebeveynlerin 47’si evli çiftti. Araştırma verileri Şubat-Mart 2019 tarihleri arasında bilgi formu ve Ebeveyn Öz Yeterlik Ölçeği (EÖYÖ) kullanılarak toplandı.
BULGULAR: SP’li çocuğun yaş ortalaması 8.83±4.58 olup %54.2’sinin erkek, %72.5’inin okula gitmediği, %43.8’inin doğuştan engelli olduğu ve %46.4’ünün ikiden fazla ekstremite etkilenimi olduğu bulundu. Ebeveynlerin öz yeterlik puan ortalaması 5.91±1.03 olarak bulundu. Aile tipi çekirdek aile olan ve çocuklarının cinsiyeti kız olan ebeveynlerin öz yeterlik puan ortalamalarının daha yüksek olduğu belirlendi. Etkilenen uzva göre ebeveynlerin öz yeterlik puan ortalamalarının anlamlı olduğu bulundu. İkiden fazla uzvu etkilenmiş çocuğu olan anne babalarda ebeveyn öz yeterlik puanı tek ve iki uzvu etkilenmiş anne babalardan daha düşük bulundu. Bireylerin yaşamlarının etkilenme durumları için yapılan analizler sonucunda ev dışı sorumluluk ve diğerlerine ayrılan zaman ile ebeveynlerin öz yeterlik puan ortalamaları arasında farklılık saptandı. Bireylerin yaşadıkları öfke ve üzüntü duygu durumları ile ebeveynlerin öz yeterlik puan ortalamaları arasında farklılık olduğu saptandı. Erkek ebeveynlerin şefkat duygusu ile ebeveynlerin öz yeterlik puan ortalamaları arasında anlamlı farklılık saptandı. Şefkat duygusunun daha yüksek olduğu belirlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: SP’li çocuğu olan ebeveynlerin öz yeterlik puan ortalamasının yüksek olduğu ve ebeveynlerin bazı özelliklerinden etkilendiği bulundu. Anne-babaların ebeveyn öz yeterlik puan ortalamaları benzerdi.

7. 
Depresyon tanısı alan bireylerde fiziksel egzersizin depresif belirtiler ve yaşam kalitesi üzerine etkisi
The effects of physical exercise on the depressive symptoms and quality of life of individuals diagnosed with depression
Simla Adagide, Nimet Karatas
doi: 10.14744/phd.2020.19981  Sayfalar 122 - 131
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırma, depresyon tanısı alan bireylerde fiziksel egzersizin depresif belirtiler ve yaşam kalitesi üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma, egzersiz programının uygulandığı deney ve kontrol grubunun yer aldığı ön- son test deney-kontrol grup desenli bir çalışmadır. Araştırmanın örneklemini hafif ve orta düzey depresyon tanısı alan 50 deney, 50 kontrol, toplam 100 kişilik hasta grubu oluşturmuştur. Veriler, “Tanıtıcı anket formu”, “Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ)” ve “Yaşam Kalitesi Ölçeği (WHOQOL-BREF)” ile toplanmıştır. Deney grubunda yer alan hastalara araştırmacı tarafından 14 hafta boyunca, haftada 3 gün, günde 30–45 dakika düzenli olarak hafif ve orta şiddette step-aerobik hareketlerinden oluşan fiziksel egzersiz programı uygulanmıştır. Egzersiz programında egzersiz gruplarının belirlenmesi ve egzersizlerin hafif/orta şiddette tutulabilmesi için maksimum kalp hızı yüzdesi (MKH) yöntemi kullanılmıştır. Çalışmanın ilk, 4., 8., 12. ve 14. haftalarında hem deney hem de kontrol grubuna anket ve ölçekler uygulanarak veriler toplanmıştır.
BULGULAR: Egzersiz öncesi ile diğer ölçüm zamanlarında, hastaların depresyon puan medyanlarındaki azalmanın kontrol grubundaki azalmaya göre istatistiksel olarak daha fazla olduğu (p<.05), WHOQOL-BREF Bedensel Alt Alan, Sosyal Alt Alan ve Çevresel Alt Alan puan medyanlarındaki artışın kontrol grubundaki artışa göre istatistiksel olarak daha fazla olduğu bulunmuştur (p<.05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Depresyon tanısı alan hastaların egzersiz programını tamamlamaları depresif belirtilerinde azalma ve yaşam kalitelerinde artma ile etkili olduğu bulunmuş ve depresyon tanısı alan hastalara bakım veren hemşirelerin hastaları düzenli egzersiz yapma konusunda yönlendirmeleri önerilmiştir.

8. 
3-6 Yaş Çocuklar İçin Psikososyal Durum Değerlendirme Ölçeği-Ebeveyn Formunun geliştirilmesi: Geçerlik ve güvenirlik çalışması
Psychosocial Status Assessment Scale For Children Aged 3–6 Years – Parent-Form development: Validity and reliability study
Emine Güneş Şan, Naime Altay
doi: 10.14744/phd.2021.70037  Sayfalar 132 - 139
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma 3–6 yaş çocuklar için psikososyal durum değerlendirme ölçeği-ebeveyn formunun (PSDD 3–6) geliştirilmesi, geçerlik ve güvenirliğinin yapılması amacıyla gerçekleştirilmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma, Mayıs 2018–Ağustos 2018 tarihleri arasında 3–6 yaş çocuğu olan 254 ebeveyne uygulanmıştır. Ölçeğin geçerliği, kapsam geçerliği ve yapı geçerliği ile test edilmiştir. Ölçeğin güvenirliğini belirlemek için test tekrar test, Cronbach Alpha güvenirlik kat sayısı, Madde Toplam Puan Korelasyon katsayısına bakılmıştır.
BULGULAR: Verilerin kapsam geçerlik indeksi 0.82 ile 0.97 arasındadır. Açıklayıcı faktör analizi (AFA) ile 6 alt boyuttan oluşan yapının, doğrulayıcı faktör analizi (DFA) uyum indeksleri X2/sd=1.447, RMSEA=0.042, CFI=0.95, IFI=0.95, GFI=0.87 ve NNFI=0.94 olarak saptanmıştır. Ölçeğin Cronbach’s Alpha güvenilirlik değeri 0.83, Test-tekrar test güvenilirliğini 0.957, Madde-Toplam Puan Korelasyon Katsayısı r=0.20’nin üstünde bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ölçek 3–6 yaş grubu çocukların psikososyal durumlarının değerlendirilmesinde kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçektir.

9. 
Utkan Salgın Hastalık Kaygısı Ölçeği'nin geliştirilmesi ve psikometrik özelliklerinin incelenmesi
Developing Utkan Epidemic Anxiety Scale and analysing its psychometric properties
Meryem Fırat, Yalçın Kanbay, Ayşe Okanlı, Aysun Akçam, Mehmet Utkan
doi: 10.14744/phd.2021.31932  Sayfalar 140 - 145
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada genel popülasyonda salgın hastalık kaygısını ölçmeye yönelik olarak “Utkan Salgın Hastalık Kaygısı Ölçeği” geliştirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Dil ve psikometrik geçerliliği yapılmış olan 20 ifadelik deneme formu; %72’si kadın, yaş aralığı 15–68 ve yaş ortalaması ise 28.6±9.9 olan 1037 kişilik bir örnekleme uygulanmıştır. Ölçeğin geçerliliğine yapı geçerliliği ve iç geçerliliği incelenerek karar verilmiştir. Yapı geçerliliğini belirlemek amacıyla faktör analizi, iç geçerliliği belirlemek için ise alt- üst grup karşılaştırılması yapılmıştır. Ölçeğin güvenilirliğini test etmek amacı ile Cronbach α güvenilirrlik katsayısı ve eşdeğer form tutarlılığı hesaplanmıştır.
BULGULAR: Geliştirilmiş olan “Utkan Salgın Hastalık Kaygısı Ölçeği” tek boyuttan ve 9 maddeden oluşmakta olup, salgın hastalık kaygısına ilişkin varyansın 70.8’ini açıklayabilmektedir. Ölçekten alınabilecek toplam puan 0 ile 36 arasında değişmekte olup, puanın artışı salgın hastalık kaygısının artışını ifade etmektedir. Ölçeğin Cronbach α güvenilirlik katsayısı.94 olarak hesaplanmış olup bu değer yüksek güvenilirliği ifade etmektedir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bulgulara göre genel popülasyonda salgın hastalık kaygısını belirlemeye yönelik olarak geçerlilik ve güvenilirliği yapılan “Utkan Salgın Hastalık Kaygısı Ölçeği”nin geçerli ve güvenilir bir şekilde ölçüm yapabildiği görülmektedir.

10. 
Bermond-Vorst Aleksitimi Ölçeği'nin Türkçe uyarlamasının geçerlik, güvenirliği ve Türkçe kısa formunun geliştirilmesi
Reliability and validity of adaptation to the Turkish of the Bermond-Vorst Alexithymia Questionnaire and developing of Turkish short form
Yıldız Bilge
doi: 10.14744/phd.2021.79847  Sayfalar 146 - 155
GİRİŞ ve AMAÇ: Aleksitimi psikopatolojinin açıklanmasında kullanılan önemli kavramlardan biridir. İki ayrı çalışmadan oluşan bu makalenin amacı, Çalışma 1’de Bermond-Vorst Aleksitimi Ölçeği'nin (BVAÖ) Türkçe'ye uyarlanması, geçerlik ve güvenirliğinin incelenmesi ve Çalışma 2'de bu ölçeğin Türkçe kısa formunun geliştirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma 1'de pilot uygulama için 18–73 yaş aralığındaki 600 kişilik toplum örneklemi; asıl uygulama için 17–66 yaş arası 766 kişilik toplum örneklemi kullanılmıştır. Çalışma 2'de 18–57 yaş arasındaki 213 kişilik toplum örneklemi ve test tekrar test için 43 üniversite öğrencisi yer almaktadır. Ölçüt geçerliği için 137 üniversite öğrencisine BVAÖ ile birlikte Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ-20), Toronto Empati Ölçeği (TEÖ) ve Warwick Edinburgh Mental İyi Oluş Ölçeği (WEMİOÖ) uygulanmıştır.
BULGULAR: Çalışma 1'de iç tutarlık analizi ve açımlayıcı faktör analizi sonuçları yeterli bulunurken doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarında uyum indekslerinin yeterli düzeyde olmadığı görülmüştür. Çalışma 2'de ise geçerlik için yapılan açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi sonuçları ve ölçüt korelasyonları ile güvenirlik için yapılan iç tutarlılık analizi ve test tekrar test korelasyonlarının yeterli düzeyde olduğu saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: BVAÖ'nün 40 maddelik formunun ve ilk kez geliştirilen Türkçe kısa formunun ülkemizde kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğunu göstermiştir. Ancak kısa formda istatistiki açıdan daha iyi sonuçlar sağlanmıştır. Ayrıca TAÖ-20 ile olan güçlü korelasyonlar BVAÖ'nün de TAÖ-20 gibi aleksitiminin değerlendirilmesinde kullanılabileceğini göstermesi açısından önemlidir.

DENEYSEL ARAŞTIRMA
11. 
Hemşire Liderli Bedenimin Kahramanıyım programının çocukların cinsel istismar bilgi düzeylerine etkisi: Yarı deneysel çalışma
Effect of the Nurse-Led "I Am the Hero of my Body” program on the sexual abuse knowledge of children: A quasi-experimental study
Esma Akgül, Sevda Darak, Fatma Nevin Sisman, Ayse Ergun
doi: 10.14744/phd.2020.54775  Sayfalar 156 - 164
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma Hemşire Liderli Bedenimin Kahramanıyım Programı’nın çocukların cinsel istismar bilgi düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu yarı deneysel araştırmanın örneklemini İstanbul ili Ümraniye ilçesindeki üç devlet ilkokulunun dördüncü sınıf öğrencileri oluşturmuştur. Araştırma, katılma onayı alınan girişim grubundaki 52 öğrenci ve kontrol grubundaki 90 öğrenciyle yapılmıştır (n=142). Veriler Sosyodemografik Tanılama Formu ve Çocukların Cinsel İstismar Bilgi Düzeyi Ölçeği ile toplanmıştır. Hemşire Liderli Bedenimin Kahramanıyım Programı araştırmacılar tarafından hazırlanan power point sunumu, üç eğitici video ile soru cevap, örneklendirme ve rol play teknikleri kullanılarak 40 dakikalık tek oturumda verilmiştir. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, ki kare testi ve eğitimin etkinliğinin değerlendirilmesinde Mann Whitney U ve Wilcoxon İşaretli Sıralar testi kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edilmiştir.
BULGULAR: Ön testte girişim ve kontrol grubu cinsiyet, yaş, doğduğu il, yaşadığı kişiler, anne- baba eğitim düzeyi, anne- baba çalışma durumu, daha önce ebeveyn ve ya öğretmenden eğitim alma durumu yönünden benzer bulunmuştur. Hemşire Liderli Bedenimin Kahramanıyım Programı sonrası girişim grubunun ön test son test puanları arasında anlamlı fark saptanmıştır (p<0.05). Son testte girişim grubunun iyi dokunuş ve kötü dokunuş puanları kontrol grubundan anlamlı olarak yüksek bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Hemşire Liderli Bedenimin Kahramanıyım Programı’nın çocukların cinsel istismar bilgi düzeylerini arttırmada etkili olduğu belirlenmiştir. Programın okullarda uygulanması ve uzun süreli sonuçlarının değerlendirilmesi önerilmektedir.

SISTEMATIK DERLEME
12. 
Mindfulness temelli stres azaltma programının meme kanserinde yaşam kalitesine etkisi: Sistematik derleme
The effect of mindfulness-based stress reduction program on quality of life in breast cancer: A systematic review
Merve Ataç
doi: 10.14744/phd.2021.68736  Sayfalar 165 - 172
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma meme kanserli kişilere uygulanan mindfulness temelli stres azaltma programının yaşam kalitesine etkisi ile ilgili Ocak 2008- Şubat 2020 tarihleri arasında yayınlanmış çalışmaların gözden geçirilmesi ve çalışmalardan elde edilen verilerin sistematik biçim de incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2020’de PubMed, Proquest ve Google Akademik veri tabanlarından meme kanserli hastalar üzerinde randomize kontrollü olarak yapılan mindfulness temelli stres azaltma programına katılmış ve yaşam kalitesi incelenmiş çalışmalar aranmıştır. Tüm yayınlar çalışma yöntemleri ve bulguları açısından sistematize edilerek incelenmiştir.
BULGULAR: Literatür taraması sonucunda, 640 katılımcıyı içeren 7 makale derleme kapsamına alınmıştır. Değerlendirilen çalışmaların hepsi mindfulness temelli stres azaltma programına odaklanmıştır. Mindfulness temelli stres azaltma programının yaşam kalitesini yükselttiğini ve bu hastaların baş etme becerilerini arttırmada etkili olduğu görülmüştür. Değerlendirmeler sonucunda, mindfulness temelli stres azaltma programının meme kanseri hastalarda yaşam kalitesini yükselttiği ve bu sonuçların genelebilirlik düzeyinin yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca elde edilen veriler ile mindfulness temelli stres azaltma programının uyku sorunlarını ve yorgunluk düzeylerini de azalttığı bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu sistematik derlemede, meme kanseri tanısı almış hastalarda MBSR programının, yaşam kalitesini attırma da etkili ve güvenli olduğu görülmüştür. Ayrıca baş etme becerilerinin geliştirilmesine, psikolojik iyi oluş düzeylerinin ve uyku kalitesinin artmasında önemli bir rol oynadığı belirtilmiştir.

DERLEME
13. 
Palyatif bakım hizmetlerinde mizahın kullanımı
The use of humor in palliative care services
Beyhan Bag
doi: 10.14744/phd.2020.54036  Sayfalar 173 - 179
Palyatif bakımla birlikte ağrı yönetiminde gelişmeler, hastalık belirtilerinin hafifletilmesine yönelik girişimlerdeki yenilikler, terminal dönemde bulunan hastaların gereksinimleri daha merkezi bir alana taşındı. Hastalarla olan iletişim, kişilerarası ilişkiler yeniden bu dönemi deneyimleyen bireylerle ilgili araştırmaların konusunu oluşturmaya başlamıştır. Mizahın da palyatif bakım uygulamalarında kullanımı bu gelişmelere paralel seyreder. Bu makalede mizahın palyatif bakım uygulamalarındaki yeri ve hemşirelik uygulamalarında kullanılabilirliği tartışılmıştır.

LookUs & Online Makale