1. | Ön Sayfalar Frontmatter Sayfalar I - III |
EDITÖR'DEN | |
2. | Editörden Editorial Leyla KüçükSayfa IV |
ARAŞTIRMA MAKALESI | |
3. | Toplum ruh sağlığı merkezinden hizmet alan ve almayan hastaların yeti yitimi ve sosyal işlevsellik düzeyleri ile öznel iyileşme algılarının karşılaştırılması* Comparison of disability and social functionality levels and subjective recovery perceptions of the patients received and did not receive service from community mental health center* Selda Öztürk, Nihan Altan Sarıkaya, Sevcan Özdoi: 10.14744/phd.2020.08379 Sayfalar 1 - 8 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırma toplum ruh sağlığı merkezinden hizmet alan ve almayan hastaların yeti yitimi ve sosyal işlevsellik düzeyleri ile öznel iyileşme algılarını incelemek ve karşılaştırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Karşılaştırmalı ve tanımlayıcı tipte olan bu araştırma, Haziran-Ağustos 2018 tarihleri arasında Toplum Ruh Sağlığı Merkezinden (TRSM) hizmet alan (n=19) ve TRSM’den hizmet almayan (n=19) hastalar ile gerçekleştirilmiştir. Veriler Yeti Yitimi Değerlendirme Çizelgesi (WHO-DAS-II), Toplumsal İşlevselliği Değerlendirme Ölçeği (TİDÖ) ve Öznel İyileşmeyi Değerlendirme Ölçeği (ÖzİDÖ) ile toplanmıştır. Verilerin analizinde, Mann Whitney U testi, Ki-Kare testi ve Pearson Korelasyon analizi kullanılmıştır. BULGULAR: TRSM’den hizmet alan ve almayan hastaların yeti yitimi, sosyal işlevsellik ve öznel iyileşme algı düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlılık bulunmazken TRSM’den hizmet alan hastaların yeti yitimlerinin daha az olduğu, işlevsellikleri ve öznel iyileşme algılarının daha iyi olduğu belirlendi. Hastalığın başlangıç yaşı ve gelir miktarı arttıkça hastaların toplumsal işlevselliklerinin de arttığı belirlendi (p=0.031, p=0.032; sırasıyla). Hastaların toplumsal işlevsellik ile yeti yitimi düzeyleri arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu belirlenirken TİDÖ ve ÖzİDÖ arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki saptandı (p=0.045, p=0.020; sırasıyla). WHO-DAS-II ve ÖzİDÖ arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu belirlendi (p=0.002). TARTIŞMA ve SONUÇ: TRSM’den hizmet alan hastalar ile hizmet almayan hastaların yeti yitimi, toplumsal işlevsellik ve öznel iyileşmeleri arasında anlamlılık saptanmadı. Toplumsal işlevsellik düzeyleri daha iyi olan hastaların öznel iyileşme algıları daha iyi bulunurken yeti yitiminin daha az olduğu belirlenmiştir. |
4. | Bipolar bozukluk tanısı alan hastaların birincil bakım vericilerinin algıladığı bakım yükü ve etkileyen faktörler Perceived care burden and related factors in primary caregivers of patients with bipolar disorder Begüm Çamlı, Sevil Yılmazdoi: 10.14744/phd.2020.34654 Sayfalar 9 - 17 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırma, bipolar bozukluk tanılı hastaların birincil bakım vericilerinin algıladığı bakım yükü ve etkileyen faktörleri belirlemek amacı ile tanımlayıcı olarak gerçekleştirildi. YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma İstanbul'daki bir üniversite hastanesinin Psikiyatri kliniğinde takip edilen bipolar bozukluk tanılı hastaların bakım vericileri ile Mart - Eylül 2018 tarihleri arasında yürütüldü. Veriler, Bilgi Formu ve Bakım Verenlerin Yükü Envanteri (BYE) ile toplandı. Verilerin analizinde; tanımlayıcı istatistikler, Mann Whitney U testi, Bağımsız Örneklem t testi, Kruskal Wallis H testi, One-Way Anova, LSD ve Dunn’s testleri, Spearman ve Pearson korelasyon analizi kullanıldı. BULGULAR: Bakım vericilerin yaş ortalaması 38.36±11.69 olup, %60.4’ünü kadınlar oluşturmaktadır. BYE puan ortalaması 41.99±19.9 olup, alt boyutlarında en yüksek puanı gelişimsel yük alt boyutundan (12.35±5.25) aldıkları görüldü. Bakım vericinin hastanın çocuğu olması, hasta ile aynı evde yaşama, gönüllü olarak bakım verme, bakımda rollerini yerine getirmede güçlük yaşama, manevi durumunu zayıf olarak değerlendirme, hastanın kendi bakımı ve tedavisi konusunda başka birinin yardımına ihtiyaç duyma sıklığı, hastalık belirtilerinin görülme sıklığı, bipolar bozukluğa eşlik eden başka bir hastalığın bulunması ve şiddet uygulama sıklığına göre BYE ve alt boyut puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptandı (p<0.05). Hastaya haftalık bakım için ayrılan süre ile Zaman Bağımlılık Yükü alt boyutu arasında pozitif yönlü bir ilişki saptandı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Bipolar bozukluk tanılı hastaların bakım verenlerinin orta düzeye yakın bir yük yaşadıkları saptandı. Bakım verenlere destek olacak güçlendirme programlarının oluşturulması ve geniş örneklemli karşılaştırılmalı çalışmaların yapılması önerilebilir. |
5. | Sağlık çalışanlarında sosyal zekâ, benlik saygısı ve psikolojik sağlamlık arasındaki ilişki ve etkileyen faktörler The relationship between social intelligence, self-esteem and resilience in healthcare professionals and the affecting factors Nurgül Özdemir, Vesile Adıgüzeldoi: 10.14744/phd.2020.96658 Sayfalar 18 - 28 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, sağlık çalışanlarında sosyal zekâ, benlik saygısı ve psikolojik sağlamlık arasındaki ilişkiyi ve etkileyen faktörleri belirlemek amacı ile yapıldı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu araştırma 03 Haziran–15 Eylül 2017 tarihleri arasında kesitsel ve tanımlayıcı olarak Siirt Devlet Hastanesinde araştırmaya katılmayı kabul eden 241 sağlık çalışanı ile yapıldı. Araştırma verileri; Bireysel Bilgi Formu, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ), Tromso Sosyal Zekâ Ölçeği (TSZÖ)ve Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (KPSÖ) kullanılarak toplandı. Veriler SPSS Windows 22.0 versiyonu kullanılarak analiz edildi. BULGULAR: Sağlık çalışanlarının ölçeklerden aldıkları toplam puan ortalamaları; TSZÖ, 74.2±11.4, RBSÖ, 21.2±4.18, KPSÖ, 19.5±5.0 olduğu saptandı. Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği ve Tromso Sosyal Zekâ Ölçeği ve sosyal zekâ alt ölçekleri arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu ve sosyal zekânın, benlik saygısı ve psikolojik sağlamlığı yordayan bir faktör olduğu belirlendi (p<0.001). Kendini ifade etme yeteneği iyi olan sağlık çalışanların benlik saygısı, sosyal zekâ ve psikolojik sağlamlıklarının istatistiksel olarak anlamlı ve yüksek olduğu saptandı (p<0.05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Sağlık çalışanlarının, benlik saygılarının yeterli, sosyal zekâ ve psikolojik sağlamlıklarının iyi düzeyde olduğu ve benlik saygısı, psikolojik sağlamlık ve sosyal zekânın birbiri ile ilişkili olduğu belirlendi. Sağlık çalışanlarının, benlik saygısı, sosyal zekâ ve psikolojik sağlamlık düzeylerinin artması ile stres ve tükenmişlikle baş etmelerinin kolaylaşacağı ifade edilebilir. |
6. | Hemşirelik öğrencilerinde çelişik duygulu cinsiyetçiliğin menstrüal tutuma etkisi The effects of ambivalent sexism on nursing students’ menstrual attitudes Menekşe Nazlı Aker, Funda Özdemir, Fatma Özlem Öztürkdoi: 10.14744/phd.2021.20981 Sayfalar 29 - 34 GİRİŞ ve AMAÇ: Araştırma; hemşirelik öğrencilerinde, çelişik duygulu cinsiyetçiliğin menstrüal tutuma etkisini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma 2017–2018 eğitim-öğretim yılında 289 hemşirelik öğrencisi ile yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak öğrencilerin sosyo-demografik özelliklerini, menstrüasyon ile ilgili durumlarını belirleyici araştırmacılar tarafından geliştirilen soru formu, “Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Ölçeği (ÇDCÖ)” ve “Menstrüasyon Tutum Ölçeği (MTÖ)” kullanılmıştır. Veriler bilgisayar ortamında değerlendirilmiş ve tanımlayıcı veriler; sayı, yüzde, ortalama, standart sapma olarak sunulmuştur. ÇDCÖ ve MTÖ puanları arasında pearson korelasyon analizi yapılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi olarak p<.05 kabul edilmiştir. BULGULAR: Çalışmaya katılan öğrencilerin, yaş ortalaması 19.73±1.33 olup, %37.4’ü birinci sınıfa devam etmektedir. Çalışmaya katılan öğrencilerin ÇDCÖ toplam puan ortalaması 76.79±15.31, düşmanca cinsiyetçilik alt boyutu puan ortalaması 40.97±9.87, korumacı cinsiyetçilik alt boyutu puan ortalaması ise 35.81±8.76 olarak saptanmıştır. Öğrencilerin MTÖ toplam puan ortalamasının 86.86±10.31 olduğu görülmüştür. ÇDCÖ ile MTÖ puanları arasındaki ilişki incelendiğinde; ÇDCÖ toplam puanı ve alt boyutları ile MTÖ toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon bulunmamıştır (p>.05). ÇDCÖ ile MTÖ alt boyutları arasındaki ilişki incelendiğinde ise bazı alt boyutlar arasında ilişki olduğu saptanmıştır (p<.05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Çelişik duygulu cinsiyetçilik ile menstrüal tutum arasında anlamlı bir ilişki olmadığı belirlenmiştir. Öğrencilerin menstrüal tutumunu olumlu yönde geliştirmek ve sürdürmek için menstrüal tutumu etkileyebilecek faktörler araştırılmalıdır. |
7. | Öğrenci hemşirelerin kendini tanıma ve karşılıklı bağımlılık durumlarının incelenmesi Examination of student nurses' self-recognition and codependence Nazan Turan, Gülsüm Ancel, Şahinde Canbulatdoi: 10.14744/phd.2020.53254 Sayfalar 35 - 42 GİRİŞ ve AMAÇ: Yirmi dört saat kesintisiz hizmet vermesi ve sürekli etkileşim gerektirmesi nedeniyle hemşirelik mesleği açısından kendini tanıma oldukça önem teşkil etmektedir. Kendi yetenek ve becerilerini yeteri kadar tanımayan hemşire kendi duygusal ihtiyaçlarını kompanse etmek hasta da bakım gereksinimlerinin giderilmesi için birbirlerine karşı kendi gereksinimlerinden ödün verebilirler, ilişkide birbirlerine bağımlı hale gelebilirler. Bu doğrultuda, bu çalışmanın amacı, öğrenci hemşirelerin kendini tanıma ve kişilerarası ilişkilerde karşılıklı bağımlı olma durumlarının incelenmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma nicel, kesitsel ve korelasyonel olarak tasarlanmıştır. Araştırmanın örneklemini hemşirelik lisans programında öğrenim gören 446 öğrenci oluşturmaktadır. Katılımcılara Giessen Test (GT), Eş-Bağımlılık Belirleme Ölçeği (EŞBBÖ) ve sosyo demografik özelliklerin yer aldığı veri toplama formu uygulanmıştır. Veri analizi SPSS 18.0 paket programı ile yapılmıştır. Nicel değişkenler için ortalama, standart sapma ve minimum-maximum değerler hesaplanmıştır. Bağımsız değişkenler için Pearson's korelasyon testi uygulanmıştır. BULGULAR: Çalışmada dördüncü sınıf öğrencilerin kontrollü, sosyal açıdan uyumlu, bağımlı olmayı tercih eden ve depresif kişilik özelliklerine sahip oldukları tespit edilmiştir. Karşılıklı bağımlı olma durumları açısından birinci sınıf öğrenci hemşireler dördüncü sınıf öğrenci hemşirelere göre başkalarına odaklı, benlik değerleri yüksek ve kendilerini gizlemeyi tercih ettikleri bulunmuştur. Kendini tanıma ile karşılıklı bağımlı olma durumu arasında benlik değeri ile sosyal uyum-olumsuz sosyal uyum ve hipomanik- depresif alt boyutu arasında pozitif yönde ilişki bulunmuştur (p<0.01). TARTIŞMA ve SONUÇ: Öğrenci hemşirelerin kendini tanıma ve karşılıklı bağımlı olma durumlarında benlik değeri, sosyal açıdan uyumlu-uyumsuz olma ile hipomanik-depresif olma özelliklerinin etkili olduğu görülmüştür. Bu doğrultuda öğrenci hemşirelerde karşılıklı bağımlılık gelişiminin önlenmesi/iyileşmesi ve kendini tanıma düzeylerinin yeterli olması için öğrencilerin benlik değerini destekleyici, duygu durumlarını ve sosyal açıdan gelişimlerini olumlu yönde etkileyen, değişim ve gelişim amaçlı öğretim ve eğitim uygulanabilir. |
8. | İnfertil kadınların ruhsal durumları: Umutsuzluk, anksiyete ve depresyon düzeyleri The psychological health of women with infertility: Hopelessness, anxiety and depression levels Songül Kamışlı, Candan Terzioğlu, Gürkan Bozdağdoi: 10.14744/phd.2020.48030 Sayfalar 43 - 49 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, tüp bebek tedavisine başvuran kadınların umutsuzluk, anksiyete ve depresyon düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma, bir üniversite hastanesinin “Tüp Bebek Ünitesi”ne Ekim-Kasım 2019 tarihleri arasında başvuran, araştırmaya katılmayı kabul eden ve infertil tanısı almış 70 kadın hasta ile yürütülmüştür. Çalışmanın verileri, Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Sosyo-demografik Bilgi Formu ile yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak toplanmıştır. Çalışmanın etik izni, araştırmanın yapıldığı üniversitenin klinik araştırmalar biriminden alınmıştır. Tanımlayıcı verilerin değerlendirilmesinde frekans ve yüzdelikler; ilişki ve karşılaştırmalar için Ki-Kare ve Spearman Korelasyon Testi kullanılmıştır. BULGULAR: Çalışmaya katılan kadınların %44.4’ü lise, %21.4’ü üniversite mezunudur. Kadınların %60’ı gelir getiren bir işte çalışmamakta ve %57.2’sinin gelir durumu orta düzeydedir. Kadınların %41.4’ü 33 ve üzeri yaşta, %55.7’si kendisinden kaynaklanan nedenlerden dolayı çocuk sahibi olamadığını bildirmiştir. Evlilik yılı ortalamaları 7.4, korunmasız yıl ortalamaları 6.1, BUÖ, BAÖ ve BDÖ puan ortalamaları sırasıyla 7, 35 ve 17’dir. Çalışmaya katılan kadınların, gelir getiren bir işte çalışma durumları ile BAÖ ve BDÖ puanları arasında ve korunmasızlık yılları ile BAÖ puanları arasında anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Kadınların eğitim durumları ile BAÖ ve BDÖ puanları arasında ters yönde bir ilişki olduğu buna karşın işsizlik durumları ile BUÖ, BAÖ ve BDÖ puanları arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. TARTIŞMA ve SONUÇ: Araştırmaya katılan kadınların eğitim düzeyleri düştükçe BDÖ ve BAÖ puanlarının arttığı ve çalışmayanların BUÖ, BAÖ ve BDÖ puanlarının yüksek olduğu ayrıca korunmasız kaldıkları yıllar arttıkça anksiyete puanlarının da arttığı görülmüştür. Bu bulgulara göre infertilite tedavisi alan kadınlardan; eğitim düzeyi düşük olanlar, çalışmayanlar ve korunmasızlık yılları fazla olanların risk grubu olarak ele alınması, kaygı ve depresyon yönünden taranması gerekmektedir. İnfertilite alanında çalışan tüm hemşireler, tedavi başarısını artırmak için psikososyal danışmanlık becerilerini geliştirmeli ve danışmanlık becerileri bu alanda verilen hizmetlerde aktif kullanılmalıdır. |
9. | Çocuklarda deliryum belirleme formu: Delphi tekniği ile araştırma Delirium determination form for children: A delphi method study Engin Turan, Gülay Manav, Gülbeyaz Barandoi: 10.14744/phd.2020.36693 Sayfalar 50 - 58 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı çocuklarda deliryumu belirlemek üzere bir form geliştirilmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada söz konusu formu geliştirmek için Delphi tekniği kullanılmıştır. Bilimsel araştırmalar yürütmüş uzmanlar ile daha önce çocuk yoğum bakımı alanında çalışmış sağlık uzmanları araştırmaya dahil edilmiştir. İlk aşamada katılımcıların verdiği yanıtlardan toplam 47 madde seçilmiş ve bu maddeler ikinci aşamada kullanılmak üzere beşli Likert tipi anketine dönüştürülerek araştırmanın ilk aşamasına katılan 46 kişiye dağıtılmıştır. İkinci aşama 38 kişinin katılımı ile tamamlanmıştır. İkinci aşama tamamlandıktan sonra maddeler üzerinde istatiksel analiz yapılmış ve söz konusu 38 kişiye anket dağıtılmıştır. Veriler değerlendirilirken merkezi eğilim ölçülerinden yüzde, ortalama, standart sapma, medyan, birinci çeyreklik ve üçüncü çeyreklik ile aralık değerleri kullanılmıştır. Medyan, Birinci Çeyreklik (Q1), Üçüncü Çeyreklik (Q3) ve Genişlik (Q3-Q1), Delphi tekniği ile toplanan verilerin analizi sırasında zayıf maddelerin belirlenmesi için kullanılan istatiksel ölçülerdir. BULGULAR: Delphi tekniği ile elde edilen sonuçlara göre katılımcılar çocuklarda deliryumun belirlenmesi ile ilgili 32 madde üzerinde anlaşmaya varmışlarıdır. Çocuklarda deliryum ile ilgili en önemli tanı kriteri, Delphi yöntemi kullanılarak tespit edilen ortak karara göre tanımlanmıştır. TARTIŞMA ve SONUÇ: Delphi tekniği kullanılarak geliştirilen çocuklarda deliryum tanı formunun yoğun bakım ünitesinde çalışan hemşireler için uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bu tamamen niteliksel bir araştırmadır. Dolayısıyla, bu araştırmada uzmanların görüşleri doğrultusunda geliştirilen formun yoğun bakım ünitelerinde yatan pediatrik hastalar söz konusu olduğunda hemşirelerin zorluk yaşadığı deliryum tanısı için uygunluğunu doğrulamak için nicel olarak analiz edilmesi önerilmektedir. |
NITELIKSEL ARAŞTIRMA | |
10. | Şizofreni hastalarının ebeveynlerinin damgalanma deneyimleri: Kalitatif araştırma Stigmatization experiences of parents of individuals with schizophrenia: A qualitative study Figen Şengün İnan, Zekiye Çetinkaya Duman, Ayşe Sarıdoi: 10.14744/phd.2020.25901 Sayfalar 59 - 66 GİRİŞ ve AMAÇ: Araştırmanın amacı şizofreni hastalarının ebeveynlerinin damgalanma deneyimlerini açıklamaktır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma tanımlayıcı kalitatif tasarımdadır. Şizofreni hastasına bakım veren 16 ebeveyn araştırmanın örneklemini oluşmuştur. Veriler yüz yüze, derinlemesine görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Veri analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. BULGULAR: Ebeveynlerin damgalanma deneyimleri çok boyutlu bir fenomendir. Görüşmelerden elde edilen veriler: damgalamanın boyutları, damgalamanın yaşantıya etkileri, damgalama ile başetme ve çözüm önerileri olmak üzere dört tema altında toplanmıştır. TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak şizofreni hastasına bakım veren ebeveynler damgalamadan hem duygusal hem de sosyal yaşamlarında olumsuz olarak etkilenmekte, başetmede zorlanmakta ve damgalanma deneyimiyle mücadelede topluma bilgi verilmesi ve empatik anlayış kazandırılmasının gerekliliğine vurgu yapmaktadırlar. Sağlık profesyonellerinin ebeveynlerinde damgalanma deneyimlerinin ve bu deneyimin etkilerinin farkında olmaları önemlidir. |
11. | Psikiyatri kliniğinde çalışan hemşire olmak: Niteliksel bir çalışma Being a nurse working in a psychiatric department: A qualitative study Buket Şimşek Arslan, Kadriye Buldukoğludoi: 10.14744/phd.2020.00236 Sayfalar 67 - 75 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma psikiyatri kliniğinde çalışan hemşirelerin düşünce ve deneyimlerini ortaya çıkarmak amacıyla yapılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden, durum çalışması kullanılmıştır. Araştırmada üç devlet hastanesinin psikiyatri kliniğinde çalışan 10 hemşire ile bireysel görüşmeler yapılmıştır. Veri toplama aracı olarak “Kişisel Bilgi Formu” ve “Yarı Yapılandırılmış Görüşme Rehberi” kullanılmıştır. Verilerin analizinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. BULGULAR: Araştırmada katılımcıların 9/10’u kadın, 5/10’u 41–50 yaş arasında ve 6/10’u lisans mezunudur. Psikiyatri kliniğinde hemşire olmanın anlamı sorusunda en çok ortaya çıkan temalar “ruhsal hastalığa yönelik farkındalık” (4/10) olmuştur. Katılımcılara göre psikiyatri kliniğinde hemşire olmayı zorlaştıran faktörler “kurumsal faktörler”, kolaylaştıran faktörler ise “sevmek” (6/10), “ekip dinamiği” (6/10) olarak belirlenmiştir. Psikiyatri kliniklerinin “bütüncül bakım” (5/10) verilmesi bakımından diğer kliniklerden farklı olduğu belirtilmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Ülkemizdeki mevcut ruh sağlığı yapısı içinde psikiyatri kliniğinde hemşire olmayı zorlaştıran birçok faktör bulunmaktadır. Psikiyatri kliniğinde çalışan hemşirelerin lisansüstü eğitime teşvik edilmesi ve lisansüstü eğitimini tamamlayan hemşirelerin ise alanda uzman hemşire olarak istihdamlarının sağlanmasının psikiyatri hemşireliği alanına katkı sağlayacağı ve hemşirelik bakımının kalitesini artıracağı düşünülmektedir. |
DERLEME | |
12. | Çevrimiçi çocuk cinsel istismarı: Yaygınlık, mağdur ve suçlu özellikleri Online child sexual abuse: Prevalence and characteristics of the victims and offenders Cennet Kara Özçalık, Rahime Atakoğludoi: 10.14744/phd.2020.30643 Sayfalar 76 - 81 Günümüzde internetin yaygın kullanımı kötü amaçlı sitelerin artmasına, bu sitelerde failler ile çocukların karşılaşmasına ve çevrimiçi çocuk cinsel istismarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çevrimiçi çocuk cinsel istismarı, bir çocuktan cinsel tatmin sağlama amacıyla cinsel içerikli materyal elde etme, bu materyalleri görüntüleme, toplama, maddi kazanç amacıyla dağıtma eylemlerini içermektedir. Çevrimiçi çocuk cinsel istismarı, çocuk ve ailelerde ruhsal iyilik halinin bozulmasına yol açarak toplum ruh sağlığını tehdit etmektedir. Alan yazında çevrimiçi çocuk cinsel istismarı ile ilgili yeterince çalışma olmadığı, daha çok çocuk pornografisi ile ilgili çalışmaların olduğu görülmektedir. Bu derlemede, mevcut literatür ışığında çevrimiçi çocuk cinsel istismarı tanımı ve süreç özellikleri, çevrimiçi cinsel istismar mağdurlarının yaygınlığı, çevrimiçi çocuk cinsel istismar mağdurlarının ve suçlularının özellikleri ile ilgili bilgiler aktarılmaktadır. Ayrıca derlemede, pedofilik kültürün çocuk cinsel istismarını nasıl desteklediği ve suçluların yakalanmama stratejileri ile ilgili veriler de sunulmaktadır. Çevrimiçi ortamda geçirilen sürenin artması ve suçluların yeni stratejiler geliştirmesi, çocukların çevrimiçi ortamda cinsel istismara maruz kalma risklerini de arttırmaktadır. Bu nedenle çevrimiçi çocuk cinsel istismarının tespit edilmesi ve önlenmesi toplum ruh sağlığının korunması ve geliştirilmesi bakımından önemlidir. Bu derlemede aktarılan çevrimiçi çocuk cinsel istismarı literatür bilgisi ile ruh sağlığı profesyonellerinin farkındalıklarının artmasına ve gelecekteki çalışmalara katkıda bulunmaya çalışılmaktadır. |
EĞITIM | |
13. | ‘55 Steps’ (Eleanor ve Colette) filmi üzerinden psikiyatri hemşireliğinde hasta hakları savunuculuğuna bir bakış An overview of patient rights advocacy in psychiatric nursing through the film 55 Steps (Eleanor and Colette) Münire Temeldoi: 10.14744/phd.2020.59455 Sayfalar 82 - 84 |