Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - J Psy Nurs: 8 (1)
Cilt: 8  Sayı: 1 - 2017
1.
Ön Sayfalar
Frontmatter

Sayfalar I - III

2.
Editörden
Editorial
Nurhan Eren, Nazmiye Kocaman Yıldırım
Sayfa IV

NITELIKSEL ARAŞTIRMA
3.
Çıraklık Eğitimine Devam Eden Ergenlerde Madde Kullanım Sıklığı, Öfke Düzeyi-Öfke İfade Tarzı ve Bağımlılık Şiddeti İlişkisi
The Prevalence of Substance Use among Adolescents Participating in Apprenticeship Training, Relationship between Anger Level-Anger Expression and Addiction Severity
Dilek Avcı, Kevser Tarı Selçuk, Selma Doğan
doi: 10.14744/phd.2017.50479  Sayfalar 1 - 8
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmada çıraklık eğitimine devam eden ergenlerde madde kullanım sıklığının belirlenmesi, öfke düzeyi ve öfke ifade tarzı ile bağımlılık şiddeti arasındaki ilişkinin saptanması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kesitsel tipteki araştırma Kasım 2015 tarihinde bir mesleki eğitim merkezine devam eden 112 ergenle yürütülmüştür. Veriler Kişisel Bilgi Formu, Bağımlılık Profil İndeksi Ergen Formu (BAPİ-E), Sürekli Öfke ve Öfke İfade Tarzı Ölçeği (SÖÖTÖ) ile toplanmıştır. Çözümlemede tanımlayıcı istatistikler ve Pearson korelasyon analizinden yararlanılmıştır.
BULGULAR: Araştırmada BAPİ-E’ye göre ergenlerin %7.1’inin her gün alkol kullandığı belirlenmiştir. Ayrıca ergenlerin %9.8’inin herhangi bir yasa dışı maddeyi kullandığı, %11.6’sının bir-iki kez denediği ve %78.6’sının hiç kullanmadığı saptanmıştır. BAPİ-E kesme noktasına göre madde kullanan ergenlerin %53.6’sının klinik olarak anlamlılık taşıyan madde kullanım sorunu yaşadığı belirlenmiştir. Öfke düzeyi ve dışa yöneltilen öfke ile bağımlılık şiddeti arasında pozitif yönde güçlü, içe yöneltilen öfke ile bağımlılık şiddeti arasında pozitif yönde orta düzeyde, kontrol altına alınmış öfke ile bağımlılık şiddeti arasında ise negatif yönde orta düzeyde ilişki bulunmuştur (p<0.01).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Araştırmada ergenlerin yaklaşık %10’unun yasa dışı madde kullandığı, düzenli olarak madde kullanan iki ergenden birinin madde bağımlılık düzeyinin ciddi boyutlarda olduğu belirlenmiştir. Ergenlerin sürekli öfke, içe ve dışa yöneltilen öfke düzeyi arttıkça ve öfke kontrolü azaldıkça bağımlılık şiddetinin arttığı saptanmıştır. Bu doğrultuda riskli bir grup olan çalışan ergenlerde madde kullanımı ve bağımlılığının önlenmesine veya erken müdahalesine yönelik kurumlar arası işbirliği yapılarak girişimler planlanmalı, ergenler madde kullanımı açısından düzenli olarak izlenmeli ve ergenlerin öfke yönetimi becerileri geliştirilmelidir.
INTRODUCTION: In this present study, it was aimed to determine the prevalence of substance use among adolescents participating in apprenticeship training and the relationship between anger level-anger expression and addiction severity.
METHODS: This cross-sectional study was conducted with 112 adolescents participating in a vocational training center in November 2015. Data were collected with the Personal Information Form, Addiction Profile Index Adolescent Form (API-A) and State-Trait Anger Expression Inventory (STAEI). To perform the analysis, descriptive statistics and Pearson correlation were used.
RESULTS: In the study, the results of the API-A revealed that of the adolescents, 7.1% used alcohol every day, 9.8% used a illegal substance, 11.6% tried a illegal substance once or twice and 78.6% had never used any substance. According to the cut-off point of the API-A, of the adolescents who regularly used substances, 53.6% were determined to have clinically significant substance use-related problems. While a positive strong correlation was determined between addiction severity and anger level and extrinsic anger, a positive moderate correlation was determined between intrinsic anger and addiction severity, and a negative correlation was determined between controlled anger and addiction severity (p<0.01).
DISCUSSION AND CONCLUSION: In the study, it was determined that 10% of the participating adolescents used an illegal substance, and that the addiction level was serious in about one out of two adolescents who regularly used a substance. The adolescents’ substance addiction level increased as their trait anger, anger-in and anger-out levels increased and as their anger control level decreased. Therefore, to prevent and to early intervene in substance use and addiction among adolescents, inter-institutional cooperation should be established, initiatives should be scheduled, adolescents should be regularly observed for the substance use, and adolescents’ anger management should be developed.

4.
Zihinsel Yetersiz Çocuğu Olan Ebeveynlerde Aile Yükü
Family Burden Among Parents Of Children With Intellectual Disability
Fatma Dilek Turan Gürhopur, Ayşegül İşler Dalgıç
doi: 10.14744/phd.2017.87609  Sayfalar 9 - 16
Amaç: Çalışma, zihinsel yetersiz çocuğu olan ebeveynlerinaile yükünü ve etkileyen faktörleri incelemek amacıyla yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Araştırmanın evrenini, Ocak-Mayıs 2014 tarihleri arasında Akdeniz Üniversitesi Hastanesinin Çocuk Nöroloji Polikliniği’ne başvuran, 0-18 yaş arası, psikometrik değerlendirmeler sonucu zihinsel yetersizliği olduğu belirlenen tüm çocukların ebeveynleri oluşturmuştur. Örneklem seçimine gidilmeyerek, araştırmanın amacı açıklandıktan sonra araştırmaya katılmayı kabul eden 467 ebeveyn araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Veriler, literatür bilgisi doğrultusunda oluşturulan “Aile Tanıtım Formu” ve “Aile Yükü Değerlendirme Ölçeği” kullanılarak yüz-yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Aile Yükü Değerlendirme Ölçeği; 6 alt ölçek, 43 maddeden oluşan 5’li likert tipinde (1-5 puan) bir değerlendirme aracıdır. Alt ölçekler; ekonomik, fiziksel, duygusal, sosyal yük, yetersizlik algısı ve zaman gereksinimidir. Puanların yüksek olması, aile yükünün fazla olduğunu göstermektedir. Araştırmanın yapılabilmesi için Akdeniz Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan yazılı onay, kurumdan yasal izin ve ebeveynlerden yazılı aydınlatılmış onam alınmıştır. Çocuk ve ebeveynlere ait özellikler için sayı ve yüzde dağılımı kullanılırken, ölçek alt faktörleri ile çocuğa ait özellikler arasındaki ilişkiyi incelemek için korelasyon analizi kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırmada katılımcıların tamamının anne olduğu ve annelerin aile yükü değerlendirme ölçeği puan ortalamalarının yüksek olduğu görülmüştür (4.16±0.53). En yüksek puan ortalamasına sahip alt ölçekler; yetersizlik algısı (4.62±0.53), zaman gereksinimi (4.51±0.51) ve duygusal yüktür (4.39±0.59). Araştırmada çocuğun zihinsel yetersizlik düzeyi arttıkça, ailenin fiziksel (4.278±1.284), duygusal (4.632±0.515), ekonomik (3.942±1.073), sosyal yükünün (4.130±0.619) ve zaman gereksiniminin (4.788±0.219) arttığı görülmüştür.
Sonuç: Zihinsel yetersizliği olan çocuğun bakımı, tedavisi ve rehabilitasyonu sağlıklı bir çocuğun bakımından daha fazla insan gücü, maliyet, zaman ve multidisipliner yaklaşım gerektirmektedir. Hemşire, ekipte zihinsel yetersiz birey ve ailesini bakımın merkezine alarak diğer ekip üyeleriyle koordinasyonu sağlayabilecek anahtar kişidir. Araştırma sonuçları ebeveynlerin yaşayabilecekleri yükü ve ruhsal sorunları hemşirenin öngörebilmesi, tanıması, onlara bu konuda eğitim ve danışmanlık vermesi açısından önemlidir.
Objectives: This study aimed to assess family burden and associated factors among parents of children with intellectual disability.
Methods: The study was performed with 467 parents of children with intellectual disability aged between zero to 18 years at Akdeniz University, Department of Pediatric Neurology. The data was collected through face-to-face interviews via a “Family Questionnaire Form” which was composed in reference to the literature, and a “Family Burden Assessment Scale”. Family Burden Assessment Scale an instrument comprised of 6 sub-factors and 43 items and measured with a five-point Likert-type (1-5) scale. Higher scores represented more severe family burden. The number and percentage distributions were used for characteristic of the children and parent, correlation analysis was used to determine the relationship between the scale sub-factors and characteristics of children with intellectual disability.
Results: All the participants were mothers and the mean score of the mothers in the Family Burden Assessment Scale was quite high (4.16±0.53). The sub-factors that have highest score were perceived inadequacy (4.62±0.53), time requirement (4.51±0.51), emotional burden (4.39±0.59). Physical burden (4.278±1.284), emotional burden (4.632±0.515), economic burden (3.942±1.073), social burden (4.130±0.619) and time requirement (4.788±0.219) of family increased with the intellectual disability level of children.
Conclusion: The care, treatment and rehabilitation of children with intellectual disability requires more manpower, cost and time than healthy children. Children who attend special education, depend on self-care or have severe intellectual disability, should support from health and psychosocial professionals in care and coping with. This situation is too important for both mother and family health.

5.
Kozmetik cerrahiyi kabul ölçeğinin (KCKÖ) Türkçe çeviriminin geçerlik ve güvenirliği
Validity and reliability of the Turkish version of the acceptance of cosmetic surgery scale (ACSS)
Semra Karaca, Ayşe Karakoç, Nevin Onan, Hasibe Kadıoğlu
doi: 10.14744/phd.2017.72692  Sayfalar 17 - 22
Amaç: Tüm dünyada kozmetik/estetik cerrahiye başvurular dramatik bir biçimde artmaktadır ve her tür müdahaleden önce bireylerin başvuru nedenlerinin ve psikososyal durumlarının değerlendirilmesi gereklidir. Bu çalışmanın amacı Kozmetik Cerrahiyi Kabul Ölçeğinin (KCKÖ) Türkçe’ye uyarlanması ve faktör yapısının değerlendirilmesidir.
Gereç ve Yöntem: Metodolojik tipte olan bu çalışma, 584 katılımcı ile yürütülmüştür KCKÖ’nün geçerlilik çalışmaları için kapsam ve yapı geçerliliği (doğrulayıcı faktör analizi), güvenirliği için ise iç tutarlılık ve zamana göre değişmezlik tekniği kullanılmıştır.
Bulgular: Kozmetik Cerrahiyi Kabul Ölçeği’nin Türkçe için geçerli olduğu, madde düzeyinde kapsam geçerliliği indexinin.80 ile 1 aralığında, ölçek düzeyinde ise.90 olduğu bulunmuştur. Ölçek orjinali ile tutarlı olarak üç faktörlü bir yapı göstermiştir. Ölçeğin toplam iç tutarlılık katsayısının Cronbach alfa.92 olduğu; bu değerin Faktör 1 (Kişilerarası) için.81, Faktör 2 (Sosyal) için.86 ve Faktör 3 (Düşünceler) için.90 olduğu belirlenmiştir.
Sonuç: Kozmetik Cerrahiyi Kabul Ölçeği’nin kozmetik/estetik cerrahinin kabulü için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araç olduğu söylenebilir.
Objectives: Because cosmetic/aesthetic surgery has increased dramatically worldwide, it is necessary to evaluate the reasons and psychosocial situation of the persons proposing to undergo this surgery before any surgical intervention. The aims of the current study were to examine the validity and reliability of the Acceptance of Cosmetic Surgery Scale (ACSS) among Turkish persons.
Methods: This methodological study was conducted with 584 participants. Content and construct validity studies were carried out to test the validity of the scale. The construct validity was analyzed with confirmatory factor analysis (CFA). For the scale’s reliability, the techniques of internal consistency and consistency over time were used.
Results: The Turkish adaptation of the ACSS was found to be valid, exhibiting a content validity index in the range of 0.80–1 on the item level, and 0.90 at the scale level. The scale displayed a three-factor structure. The total Cronbach’s alpha coefficient for the scale was 0.92; the Cronbach’s alpha coefficient for Factor 1 (Interpersonal) was 0.81; and 0.86 for Factor 2 (Social). The Cronbach alpha coefficient for Factor 3 (Consider) was 0.90.
Conclusion: The ACSS is a valid and reliable tool that can be used in assessing acceptance of cosmetic surgery.

6.
Gebelerin Kendilerini Algılama Ölçeği’nin Geliştirilmesi ve Psikometrik Özellikleri
The development of a Self-perception of Pregnants Scale and its Psychometric Features
Hatice Kumcağız, Ercümend Ersanlı, Naci Murat
doi: 10.14744/phd.2017.12599  Sayfalar 23 - 31
Amaç: Bu çalışmanın amacı Gebelerin Kendilerini Algılama Ölçeği’nin geliştirilmesi, geçerlik ve güvenirliğinin belirlenmesidir.
Gereç ve Yöntem: Araştırmanın örneklemini rutin gebelik kontrolü için Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvuran 326 gebe kadın oluşturmuştur. Araştırmada iç tutarlık katsayısı hesaplanmış, ölçeğin faktör yapısının belirlemesinde açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır.
Bulgular: Ölçeğin yapı geçerliği için yapılan açımlayıcı faktör analizi ile ölçeğin iki faktörlü bir yapı sergilendiğine ve toplam 12 maddeden oluştuğuna karar verilmiştir. Birinci faktörün Cronbach Alfa değeri.86, ikinci faktörün Cronbach Alfa değeri.75 olarak bulunmuştur. Ölçeğin birinci faktörle toplam varyansın %33.28’ini, ikinci faktörle %53.83’ünü açıklamaktadır. Ölçeğin faktör yüklerinin 0.38 ile 0.95 arasında değiştiği görülmüştür. Doğrulayı faktör analizinde elde edilen Ki kare değerinin (χ2=128.117; sd=50, p=0.00) anlamlı olduğu görüldü. Uyum İndeksi Değerleri ise RMSEA=0.078, GFI=0.92, CFI=0.96, NFI=0.940, IFI==.963, RFI= =0.921, AGFI=0.888 olarak bulunmuştur.
Sonuç: Sonuçlar geliştirilen GKAÖ’nün gebelerin kendilerini algılama düzeylerini belirlemede uygun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu gösterdi.
Objectives: The aim of this study is to develop the scale of Self-perception of Pregnants, and to determine validity and reliability of that scale.
Methods: The sample of present study consists of 326 volunteer pregnants who applied for their routine controls at Ondokuz Mayıs University, Faculty of Medicine. The Cronbach alpha value is found by analyzing inner consistency to determine the reliability of the scale. In addition, explanatory factor analysis is used for the construct validity of the scale.
Results: Exploratory factor analysis revealed that the structure of scale is involved in 12 items and two components. The Cronbach Alpha reliability coefficient calculated for the first factor was found to be 0.86; and the Cronbach Alpha was 0.75 for the second factor. A total of 12 items are identified by factor analysis in which the 33.28% of the total variance is explained with factor 1, and the 53.83% of the total variance is explained with factor 2. It is indicated that the Kaiser-Meyer-Olkin coefficient of the scale is 0.86, and the factor loads are between 0.38 and 0.95. The Chi-square value is found to be significant in factor analysis (χ2=128.117; sd=50, p=0.00). According to confirmatory factor analysis’ results, GFI (.92), NFI (.94), RMSEA (.078), CFI (.96), AGFI (.88) as goodness fit indices were calculated and the findings indicated the model was fit to observed structure.
Conclusion: The findings of reliability studies, exploratory and confirmatory factor analysis studies revealed that the scale was reliable and valid data collection tool to identify the pregnants’ self-perception level.

7.
Hemşirelik Öğrencilerinin Algılanan Klinik Stres Düzeyi, Stres Cevapları ve Başetme Davranışları
Perceived level of clinical stress, stress responses and coping behaviors among nursing students
Aysel Karaca, Nuriye Yıldırım, Handan Ankaralı, Ferhan Açıkgöz, Dilek Akkuş
doi: 10.14744/phd.2017.22590  Sayfalar 32 - 39
Amaç: Bu çalışma hemşirelik öğrencilerin klinik uygulamada algılanan stres düzeyi, stres cevapları ve başetme davranışlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Çalışma tanımlayıcı kesitsel olarak yapılmıştır. Veriler Algılanan Stres, Biyo-psikososyal Cevap ve Stresle Başetme Davranışları Ölçekleri ile toplanmıştır.
Bulgular: Algılanan stres ölçeği alt boyutuna göre öğrencilerin ilk iki sıradaki stres kaynağının öğretim elemanı/hemşire ve ödevlerden ve iş yükünden kaynaklandığı belirlenmiştir. Bununla birlikte öğrencilerin algıladıkları stres düzeyi arttıkça kaçınma stratejisini daha sık kullandıkları görülmüştür.
Sonuç: Bu sonuçlar hemşire eğitimcilerin klinik eğitim ortamındaki stres yaratan faktörleri tanımlamaları ve uygun çözüm yollarının tartışılması için önemlidir.
Objectives: This study was carried out to determine nursing students’ perceived levels of clinical stress, stress responses and coping behaviors during their clinical practice.
Methods: Data were collected using the Perceived Stress Scale, the Physio-Psycho-Social Response Scale and the Coping Behavior Inventory.
Results: According to the Perceived Stress Scale sub-dimensions, stress was caused by lecturers, nurses, homework and workload. It was found that avoidance strategy was used more frequently by students as their perceived stress levels increased.
Conclusion: These findings are important for assisting nursing educators to identify stressful factors in the clinical educational environment and for facilitating a discussion of appropriate solutions.

8.
Hemşirelik Öğrencilerinin Algılanan Sosyal Destek ve Psikolojik İyi Olma Düzeylerinin Belirlenmesi
Determining the levels of perceived social support and psychological well being of nursing students.
Adeviye Aydın, Nilgün Kahraman, Duygu Hiçdurmaz
doi: 10.14744/phd.2017.95967  Sayfalar 40 - 47
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmada hemşirelik öğrencilerinin algılanan sosyal destekleri ve psikolojik iyi olma düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı nitelikte olan araştırmanın örneklemini 2015-2016 öğretim yılında öğrenimine devam etmekte olan 300 hemşirelik öğrencisi oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak “Tanıtıcı Bilgi Formu”, “Algılanan Sosyal Destek Ölçeği” ve “Psikolojik İyi Olma (Kısa Form) Ölçeği” uygulanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde Kruskal Wallis, Mann Whitney U testi, Pearson korelasyon analizi ve regresyon analizi kullanılmıştır.
BULGULAR: Hemşirelik öğrencilerinin algılanan sosyal destek alt ölçekleri arasında en yüksek ortancaya sahip olan özel insan desteği (23.00) iken, en düşük ortancaya sahip olan ise arkadaş desteği (21.00)’dir. Psikolojik iyi olma ölçeğine göre en yüksek ortanca değeri diğerleriyle olumlu ilişkiler alt ölçeğinde iken (5.43), en düşük ortanca değeri özerklik alt ölçeğinde (4.43) bulunmuştur. Üçüncü sınıf öğrencilerinin aile (KW=8.37, p=0.039), arkadaş (KW=13.29, p=0.004) ve özel insan (KW=20.14, p=0.000) desteği, birinci sınıf öğrencilerinden daha yüksek, dördüncü sınıf öğrencilerinin ise bireysel gelişim (KW=13.30, p=0.004) ve diğerleriyle olumlu ilişkiler (KW=7.87, p=0.049) ortancaları birinci sınıf öğrencilerinden daha yüksektir. Hemşirelik öğrencilerinin algılanan sosyal destek düzeyleri ile psikolojik iyi olmaları arasında pozitif yönde ilişki olduğu belirlenmiştir (p<0.01).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Üst sınıflardaki öğrencilerin algıladıkları sosyal desteğin ve psikolojik iyi olmalarının daha iyi olduğu belirlenmiştir. Hemşirelik öğrencilerinin algılanan sosyal destek düzeyi arttıkça psikolojik iyilik durumlarının arttığı belirlenmiştir.
INTRODUCTION: The objective of this study is to determine the levels of perceived social support and psychological well being of nursing students.
METHODS: The research sample for the study which is of a descriptive nature was comprised of 300 nursing students who were continuing their education during the academic year 2015-2016. ‘Introductory Information Form’, ‘Perceived Social Support Scale’ and ‘Psychological Wellbeing Scale (Short Form)’ were applied as data collection tools. Kruskal Wallis, Mann Whitney U test, Pearson correlation analysis and regression analysis were used in the assessment of the data.
RESULTS: The highest average among perceived social support subscales of nursing students belonged to special person support (23.00) while the lowest average belonged to friend support (21.00). According to the psychological wellbeing scale, the highest average scores were generated in the subscale of positive relations with others (5.43) while the lowest average was found in the subscale of self determination (4.43). The average scores of the third year students in terms of family (KW=8.37, p=0.039), friend (KW=13.29, p=0.004) and special person (KW=20.14, p=0.000) support were higher than those of of the first year students, and the average scores of the fourth year students in terms of individual development (KW=13.30, p=0.004) and positive relations with others (KW=7.87, p=0.049) were higher than those of the first year students. It has been determined that there is a positive relation between the perceived social support levels and psychological wellbeing of nursing students (p<0.01).
DISCUSSION AND CONCLUSION: It has been determined that the perceived social support and psychological well being of the students in upper grades were at a better level. It has been determined that as the level of perceived social support of nursing students increased, their psychological wellbeing increased as well.



OLGU SUNUMU
9.
Evde bakımda Alzheimer hastasının Imogene King’in Kavramsal Sistem Modeline göre incelenmesi: olgu sunumu
Examination of a patient with Alzheimer's disease at home according to the Conceptual System Model of Imogene King: a case study
Hacer Gök Uğur, Oya Sevcan Orak, Seval Ağaçdiken, Şüheda Yüksel
doi: 10.14744/phd.2017.41736  Sayfalar 48 - 53
Bu çalışma evde bakım hizmeti alan bir Alzheimer hastasına Imogene King’in Kavramsal Sistem Modeli’ne göre hemşirelik bakımı sunmak amacıyla yapılmıştır. Araştırma bir kamu hastanesinde evde bakım birimine kayıtlı Alzheimer tanılı hasta üzerinde Ocak-Mart 2015 tarihleri arasında yürütülmüştür. Bu süre içerisinde hasta, haftada bir kez olmak üzere toplam 12 kez ev ziyareti ile izlenmiştir. Verilerin toplanmasında araştırmacılar tarafından literatür doğrultusunda hazırlanan “Tanımlayıcı Bilgi Formu”, “Katz Günlük Yaşam Aktiviteleri Ölçeği” ve “Standardize Mini Mental Test” kullanılmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda Imogene King’in kavramsal sistem modeline göre NANDA’nın hemşirelik tanıları konularak, bakım planı hazırlanmış ve girişimler uygulanmıştır. Bu olguda, King’in Kavramsal Sistem Modeli’ne göre Alzheimer hastasına uygulanan hemşirelik bakımının, hasta/bakım verici-hemşire etkileşimini desteklediği belirlenmiştir.
This study is a case report about a patient with Alzheimer’s disease who received home nursing care according to Imogene King’s conceptual system. It was conducted between January and March, 2015 and included a patient who was registered to the home care unit of a community hospital and diagnosed with Alzheimer’s disease. During this process, the patient was followed up once a week with 12 home visits. The study data were collected using an introductory information form, the Katz Index of Activities of Daily Living and the Standardized Mini-Mental State Examination, which were prepared by the researchers in accordance with the literature. Care plans were prepared and interventions were implemented using the data obtained and with the help of NANDA nursing diagnoses according to Imogene King’s conceptual system. This case report concluded that nursing care provided to the patient with Alzheimer’s disease according to King’s conceptual system supported the interaction between the patient and the caregiver/nurse.

EDITÖRE MEKTUP
10.
Psikiyatri Hizmetleri Kalite Standartları Açısından Üç Farklı Hastane Örneği: (Öğrenci Deneyimi)
Three Different Hospitals Samples in Terms of Psychiatric Services Quality Standards: (Student Experience)
Leyla Baysan Arabacı, Seda Bozkurt, Esma Fener, Senem Şıttak, Enes Yılmaz, Ömer Tuna
doi: 10.14744/phd.2017.53824  Sayfalar 54 - 58

LookUs & Online Makale