Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - J Psy Nurs: 9 (1)
Cilt: 9  Sayı: 1 - 2018
1.
Ön Sayfalar
Frontmatter

Sayfalar I - III

EDITÖR'DEN
2.
Editörden
Editorial
Nurhan Eren, Nazmiye Kocaman Yıldırım
Sayfa IV

ARAŞTIRMA MAKALESI
3.
Psikiyatri kliniğinde çalışan hemşirelerin fiziksel tespit kullanımına ilişkin bilgi, tutum ve uygulamalarının belirlenmesi
Determination of psychiatric clinic nurses’ knowledge, attitudes, and practices regarding the use of physical restraints
Ahmet Göktaş, Kadriye Buldukoğlu
doi: 10.14744/phd.2017.38247  Sayfalar 1 - 10
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırma, psikiyatri kliniklerinde çalışan hemşirelerin fiziksel tespit kullanımına ilişkin bilgi, tutum ve uygulamalarını belirlemek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu tanımlayıcı araştırma, Türkiye’de yedi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde Mayıs-Ekim 2015 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırmada örnekleme yöntemine gidilmeyerek tüm evrene ulaşılmaya çalışılmış ve araştırma 304 hemşire (%62.8) ile tamamlanmıştır. Veriler, “Bilgi Formu” ve “Hemşirelerin Fiziksel Tespite İlişkin Bilgi Düzeyi, Tutum ve Uygulamaları Ölçeği” kullanılarak toplanmış ve SPSS programında tanımlayıcı istatistikler, T testi, Mann-Whitney U testi, Kruskall-Wallis testi ve Kolmogorov-Smirnov normallik testi ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Hemşirelerin fiziksel tespitin komplikasyonları hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları ve hemşirelerin çoğunluğunun (%65.8) fiziksel tespite alternatif yöntemleri kullanmadıkları saptanmıştır. Hemşirelerin fiziksel tespit kullanımına ilişkin bilgi düzeyinin iyi, tutumlarının olumsuz ve uygulamalarının mükemmele yakın olduğu bulunmuştur. Fiziksel tespit uygulamayanların (p=0.031) bilgi puan ortalaması anlamlı olarak diğerlerinden daha yüksek bulunmuştur. Yaşları 20-35 arasında (p=0.044) olanların, bekar (p=0.026) olanların ve fiziksel tespit uygulamayanların (p=0.034) tutum puanları istatistiksel olarak diğerlerinden daha yüksek bulunmuştur. Kadın hemşirelerin (p=0.005) ve 10 yıl ve üzerinde psikiyatri kliniğinde çalışma deneyimi olanların (p=0.03) uygulama puan ortalaması anlamlı olarak diğerlerinden daha yüksek bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Hemşirelerin fiziksel tespit kullanımına ilişkin bilgi düzeylerinin iyi, tutumlarının olumsuz ve uygulamalarının mükemmele yakın olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlar ışığında, hemşirelere fiziksel tespit ile ilgili bilgi, tutum ve uygulamalarını ilerletecek, kapsamlı ve uygulamalı eğitim programlarının düzenlenmesi önerilmiştir.
INTRODUCTION: This study was carried out to determine nurses’ knowledge, attitudes, and practices regarding the use of physical restraint in psychiatric settings.
METHODS: This descriptive study was conducted in seven psychiatric hospitals in Turkey between May and October 2015. The attempt was to reach an entire study population without any sampling; it was completed with 304 nurses (62.8%). Data were collected using the Scale for Nurses’ Knowledge, Attitudes and Practices Regarding Physical Restraints and a Questionnaire Form, and then assessed with SPSS software, using descriptive statistics, t-test, Mann-Whitney U test, Kruskal-Wallis test, and a Kolmogorov-Smirnov normality test.
RESULTS: Nurses’ knowledge about the complications of using physical restraint was lacking; most nurses (65.8%) did not use alternative methods instead of physical restraints. It was found that nurses’ knowledge level regarding physical restraint was good, attitudes were negative, and practices were close to excellent. The mean knowledge score of nurses who did not use physical restraints (p=0.031) was statistically higher than others’. The mean attitudes scores of nurses whose age was between 20 and 35 (p=0.044), who were bachelors (p=0.026), and who did not use physical restraints (p=0.034) were statistically higher than others’. The mean practice scores of women (p=0.005) and nurses who had over 10 years’ clinical experiences (p=0.03) were statistically higher than others.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Nurses’ knowledge level regarding physical restraint was good, although attitudes were negative, and practices were nearly excellent. The suggestion to hold comprehensive and practical training programs promoting nurses’ knowledge, attitudes, and practices regarding physical restraints for nurses arose from these conclusions.

4.
Şizofreni hastalarının taburculuk sonrası erken dönemde öz-bakım gücü ve bakım gereksinimleri
Early period self-care ability and care requirements of schizophrenia patients after discharge
Sultan Taş, Kadriye Buldukoğlu
doi: 10.14744/phd.2017.64935  Sayfalar 11 - 22
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışma, şizofreni hastalarının taburculuk sonrası erken dönemde öz-bakım gücü ve bakım gereksinimlerini belirlemek amacıyla tanımlayıcı tipte yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Nisan 2013-Nisan 2014 tarihleri arasında Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nde yatarak tedavi gören ve taburcu edilen, taburculuk sonrası ilk iki hafta içinde olan 31 şizofreni hastası çalışmaya alınmıştır. Verilerin toplanmasında Öz-bakım Gücü Ölçeği ve Bakım Gereksinimleri Belirleme Formu kullanılmıştır.
BULGULAR: Çalışmada tüm bireylerin öz-bakım gücü genel puan ortalaması 99.32±21.86'dır. Bekâr olan, çocuk sahibi olmayan, çocuklular arasında tek çocuğa sahip olan, ailesinde ruhsal hastalığa sahip başka biri bulunanların öz-bakım gücü puan ortalaması istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha düşük bulunmuştur. Bireylerin taburculuk sonrası erken dönemde benlik kavramı, baş etme, tedavi ve bakım, bilgi gereksinimi, rol ve ilişkiler, uyku, kendine bakım, güvenli çevre ve manevi boyutlarda önemli gereksinimleri olduğu belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışma taburculuğun erken dönemindeki şizofreni hastalarının öz-bakım gücü ve bakım gereksinimleri konusunda anlamlı veriler sağlamıştır. Psikiyatri kliniğinde çalışan hemşirelerin taburculuk planlaması yaparken bu verilerden faydalanabileceği düşünülmektedir.
INTRODUCTION: This descriptive study was conducted to determine early-period self-care ability and care requirements of schizophrenia patients after discharge.
METHODS: The study population comprised 31 schizophrenia patients who received inpatient treatment between April 2013 and April 2014 in Akdeniz University Hospital Psychiatry Clinic then discharged. Data collection took place during the first two weeks after their discharge using the Self-care Ability Scale and Care Requirements Determination Form.
RESULTS: Self-care ability general point average of all individuals studied was 99.32±21.86; that of individuals, who were single, did not have children, had a single child among those who had children, or had a family member with mental disease was significantly lower. Study patients had significant requirements in terms of self-concept, coping, need for knowledge, sleep, roles and relationships, treatment and care, safe environment, self-care and spiritual dimensions.
DISCUSSION AND CONCLUSION: This study provided meaningful data on early-period self-care ability and care requirements of schizophrenia patients after discharge. Nurses working in the psychiatric clinic will benefit from these data when planning discharge.

5.
Psikiyatri hastalarının uyku hijyeni eğitimi öncesi ve sonrası uyku durumlarının belirlenmesi
Determination of sleep states before and after sleep hygiene training in psychiatric patients
Nezihe Uğurlu, Nazife Kostakoğlu, Duygu Ağca, Leyla Tekin
doi: 10.14744/phd.2017.60490  Sayfalar 23 - 28
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma psikiyatri servisinde yatan hastaların uyku sorunlarını ve bu sorunların giderilmesinde hemşirelik eğitiminin katkısını belirlemek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Yarı deneysel tipte planlanan araştırma, Kasım 2012–Mart 2013 tarihleri arasında Araştırma Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri servisinde yatan 23 kadın 28 erkek hasta olmak üzere toplam 51 hasta ile çalışılmıştır. Araştırma verileri kişisel bilgi formu ve Pittsburg Uyku Kalitesi Ölçeği (PUQI) ile toplanmıştır. Anketler birebir görüşme tekniği ile hastalara odaların da 19.00 ile 22.00 saatleri arasında önce hastanın eğitim vermeden önceki durumları saptanmış, daha sonra eğitim verilip bu verilen eğitimi bir hafta boyunca uygulamaları sağlanmıştır. Hastaların eğitimi uyguladıktan sonraki durumları saptanıp karşılaştırılmıştır. Veriler bilgisayarda SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) 14.0 paket programında değerlendirilmiş; yüzdelik, t testi, anlizleri kullanılmıştır.
BULGULAR: Çalışmaya katılan hastaların yaş ortalaması 46±14.54’tür. Hastaların %45.1'i kadın, %59’u erkektir. Hastaların eğitim öncesi ve eğitim sonrası uyku durumlarında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmıştır (t=.000 p<0.05). Pittsburg Uyku Kalitesi puan dağılımı eğitim öncesi ve sonrası puan dağılımı incelendiğinde; 7 bileşenin eğitim öncesi ve sonrası karşılaştırıldığında istatistiksel olarak olumlu yönde artış gösterdiği belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Psikiyatri hastalarında mevcut olan uyku bozukluklarının uygun hemşirelik eğitim ve girişimleri ile anlamlı düzeyde düzeltilebileceğini ortaya koymuştur (t=.000 p<0.05).
INTRODUCTION: The study assessed sleep disorders in patients receiving psychiatric services and the contribution of nursing education in addressing these disorders.
METHODS: A semi-experimental study was conducted with 51 patients (23 females and 28 males) hospitalized in the Psychiatry Clinic of Muğla Sıktı Kocman University Education and Research Hospital between November 2002 and March 2013. Research data was collected using a personal information form and the Pittsburg Sleep Quality Index (PSQI). The surveys were given using a one-to-one interview technique in the hospital room between 19: 00 and 22: 00 hours. The status of the patients before the education was determined. Patients were educated and encouraged to apply interventions for one week. Patients were reassessed after one week of intervention.
RESULTS: The average age of patients participating in the study was 46.24±14.54. At the end of the study, a statistically significant difference was found between the pre-training and post-training sleeping states of the patients (t=0.000, p<0.05). When the pre-training and post-training sleep quality score distributions were compared, all seven components exhibited a significantly positive increase.
DISCUSSION AND CONCLUSION: This study shows that psychiatric patients with sleep disorders can improve their sleep quality following the use of appropriate nursing initiatives. When the total sleep quality scores were examined, the pre-training sleeping state of the patients was poor, but after the training, a significant improvement was observed (t=0.000, p<0.05).

6.
Hemşirelerin kişilik özellikleri ve işyeri zorbalığı arasındaki ilişki
The relationship between personality characteristics and workplace bullying of nurses
Ayşegül Savaşan, Gönül Özgür
doi: 10.14744/phd.2017.66487  Sayfalar 29 - 35
GİRİŞ ve AMAÇ: Hemşirelerin kişilik özellikleri ile işyeri zorbalığı yaşama ilişkisinin incelenmesi, bu araştırmanın amacını oluşturmaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı ve ilişkisel tipteki bu araştırmanın örneklemini bir üniversite hastanesinde çalışan 260 hemşire oluşturmuştur. Araştırmanın verileri “Birey Tanıtım Formu”, “Hacettepe Kişilik Envanteri”(HKE) ve “İşyeri Zorbalığı Ölçeği” (İZÖ) ile toplanmıştır.
BULGULAR: Hemşirelerin yaş ortalamasının 35.6±7.9 olduğu bulunmuştur. HKE genel uyum puan ortalamasının 107.34±20.77, kişisel uyum puan ortalamasının 48.76±13.15 ve sosyal uyum ortalamasının 59.5±8.95, İşyeri zorbalığı puan ortalamasının ise 33±1.05 (22-110p) olduğu saptanmıştır. İşyeri zorbalığı puan ortalaması ile HKE Genel Uyum, Sosyal Uyum ve Kişisel uyum alt ölçek puan ortalamaları arasında negatif yönde, çok güçlü olmayan anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0.05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Hemşirelerin uyumlu kişilik özelliklerine sahip oldukları ve işyeri zorbalığı ile çok fazla karşılaşmadıkları; genel uyum, sosyal ve kişisel uyumları arttıkça işyeri zorbalığını daha az yaşandıkları bulunmuştur.
INTRODUCTION: The aim of the study was to determine the relationship between personality characteristics and workplace bullying of nurses.
METHODS: This descriptive and relational study was carried out with 260 nurses working in a university hospital. Data were collected using a socio-demographic questionnaire form, the Hacettepe Personality Inventory and the Negative Acts Questionnaire.
RESULTS: The mean age of the nurses was 35.6±7.9. The general adjustment score of the nurses was 107.34±20.77, their personal adjustment score was 48.76±13.15, and their social adjustment score was 59.5±8.95. The nurses’ Negative Acts Questionnaire score was 33±1.05 (22–110p). There were weak but significant negative correlations between their Hacettepe Personality Inventory scores (general, personal, and social adjustment points) and their Negative Acts Questionnaire scores (p<0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: It was found that the nurses had compatible personality characteristics and that they were not greatly exposed to workplace bullying. Nurses generally experienced less workplace bullying as their personal and social adjustment increased.

7.
Hemşirelikte meslektaş şiddeti: Kesitsel bir çalışma
Colleague violence in nursing: A cross-sectional study
Dilek Ayakdaş, Hülya Arslantaş
doi: 10.14744/phd.2017.52724  Sayfalar 36 - 44
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, hemşirelikte meslektaş şiddetini belirlemek amacı ile kesitsel olarak yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırma kesitsel tipte bir araştırma olup araştırmanın evrenini, İzmir İlinde bir Üniversite Hastanesinden 646 hemşire, bir Eğitim ve Araştırma Hastanesinden 430 hemşire, Aydın İlinde bir Devlet Hastanesinden 300 hemşire olmak üzere 1376 hemşire oluşturmuştur. Araştırmanın verileri “Sosyodemografik verileri içeren anket formu” ve Yıldırım ve Yıldırım (2007) tarafından geliştirilmiş olup geçerlilik güvenilirlik çalışması yine aynı kişiler tarafından yapılmış olan “İş Yerinde Psikolojik Şiddet Davranışları Ölçeği” ile toplanmıştır.
BULGULAR: Hemşirelerin %44’ünün 33-40 yaş aralığında, %89.5’inin kadın, %55.8’inin evli olduğu, %46.6’sının lisans mezunu, %47’sinin üniversite hastanesinde, %25.5’inin dahiliye servisinde çalıştığı, %45.7’sinin 15 yıl ve üstü çalışma yılının olduğu, %36.6’sının 1 yıl 1 ay–5 yıl arasında aynı kurumda çalıştığı saptanmıştır. Hemşirelerin %47’si (n=366) arkadaşları tarafından şiddete uğradığını, psikolojik şiddete uğrama nedenini %10.3’ünün (n=38) kıskançlık, %10.1’inin (n=37) eğitimini yükseltiyor olmak, %8.2’sinin (n=30) aralarında rekabet olması, %4.6’sının (n=17) kliniğe yeni başlama olduğu, %4.3’ünün iş yükü ve hasta yoğunluğu, %3.8’inin (n=14) siyasi görüş farklılığı, %3.2’sinin (n=12) bedensel görüntüsü yüzünden şiddet gördüklerini belirtmişlerdir. %42.1’i (n=154) bir yıldan az süredir şiddet gördüklerini bildirmişlerdir. Arkadaşları tarafından psikolojik şiddet gören hemşirelerin en çok karşılaştığı psikolojik şiddet davranışının %80.1 ile (n=293) başkalarının yanında kendileriyle aşağılayıcı ve onur kırıcı konuşulması, şiddet davranışlarının kendisinde yarattığı etki olarak ise %85.5’i (n=313) yapılan davranışları hatırladıklarında şiddetli üzüntü duyduklarını, şiddet davranışlarına verdikleri tepkiler olarak ise %84.1’i (n=308) daha planlı ve daha çok çalıştığını belirtmişlerdir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Her iki hemşireden birinin arkadaşı tarafından psikolojik şiddete maruz kaldığı bulunmuştur.
INTRODUCTION: This cross-sectional study aimed to determine colleague violence in nursing.
METHODS: This study was performed on 1376 nurses, including 646 from a university hospital and 430 from a training and research hospital in Izmir province and 300 from a state hospital in Aydin province. Research data were collected using sociodemographic questionnaire and workplace psychological violence behavior assessment and development scale.
RESULTS: The results showed that 44% of nurses were in the age range of 33–40 years, 89.5% were female, 55.8% were married, 46.6% had a bachelor's degree, 47% were working in university hospitals, 25.5% were working in internal medicine service, 45.7% had experience of 15 years or over, and 36.6% had an experience of 1–5 years. Further, 47% (n=366) of nurses had suffered lateral violence; 10.3% (n=38), 10.1% (n=37), 8.2% (n=30), 4.6% (n=17), 4.3% (n=15), 3.8% (n=14), and 3.2% (n=12) reported the reasons for colleague violence as jealousy, having a higher level of education, rivalry, being a beginner in the clinic, workload and patient density, differences in political views, and physical appearance, respectively. Also, 80.1% encountered mobbing behaviors the most, including humiliation and degradation. Moreover, 85.5% felt sorry and 84.1% worked harder in response to violent behavior.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Future studies should investigate the frequency, causes, effects, and characteristics of the violence that nurses commit against each other. They should also explore the influence of this violence on patient care activities and service quality.

SISTEMATIK DERLEME
8.
Kanserin ruhsal travma sürecinde üç evre: Tanı, tedavi, sağkalım
Three phases of cancer in the process of mental trauma: Diagnosis, treatment, survival
Perihan Güner, Vedat Şar, Tuğba Pehlivan
doi: 10.14744/phd.2017.79663  Sayfalar 45 - 54
GİRİŞ ve AMAÇ: Kanser; genellikle travmatik stresi temsil eden psikolojik yanıtı tetikler. Zararlı maddenin doğasına bakılmaksızın, herhangi bir travma sonrası reaksiyona yönelik terapötik müdahaleler, hayati bir tehdite yönelik uyumu tanımlamada trifazik bir yapı olarak düşünülmelidir: şok, yas ve entegrasyon. Bu yazıda; kanserin psikososyal boyutu ile ilgili üç fazlı bir yaklaşım modeli ile kanıt elde edilmesi amaçlanmaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu amaçla, son 15 yıldaki girişimsel olmayan araştırmalara ilişkin sistematik derleme ve metaanalizler CINAHL, Pubmed, Cochrane, Joanna Briggs Institute veri tabanları, Ulakbim Türk Tıp Dizini ve Google Akademik kullanılarak taranmış ve erişilen 33 sistematik derleme incelenmiştir.
BULGULAR: Elde edilen veriler, farklı kanser türlerindeki bulgular ve tanımlanan değişik ruhsal tepkiler fiziksel hastalığa tepki olarak ortaya çıkan bir ruhsal travma sürecine işaret etmektedir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ruhsal travma süreci tanı, tedavi ve tedavi sonrası dönem olmak üzere, üç evrede incelenmiş ve bu doğrultuda tartışılmıştır.
INTRODUCTION: Cancer tends to trigger a psychological response that represents a form of traumatic stress. Regardless of the nature of the noxious agent, therapeutic interventions conducted for the treatment of any post-traumatic reaction must take into consideration the tri-phasic structure of adaptation (i.e. shock, mourning and integration) in defining a balanced response to a vital threat. This paper aims to gather evidence on the psychosocial dimension of cancer by applying a three-phase approach model.
METHODS: To fulfill the stated aim, systematic reviews and meta-analyses on non-experimental studies published in the last 15 years were screened using the following databases: CINAHL, Pubmed, Cochrane, Joanna Briggs Institute, Ulakbim, and Google Scholar. Overall, 33 reviews met the inclusion criteria.
RESULTS: The obtained data, which included findings on different types of cancer and different psychiatric reactions, disclose the presence of a psychological trauma process that occurs in response to physical illness.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The mental trauma process was studied and is discussed in three phases, namely, diagnosis, treatment and post-treatment.

DERLEME
9.
Ruhsal hastalık ve iyileşme
Mental illness and recovery
Olcay Çam, Nihan Yalçıner
doi: 10.14744/phd.2017.49469  Sayfalar 55 - 60
Geleneksel modelde, ruhsal hastalıktan iyileşme, bütün semptomların ortadan kaldırılması ya da fonksiyonların tamamen düzeltilmesi olarak tanımlanırken, modern tıpta iyileşme artık yetiyitimi olan kişinin tutumları, değerleri, hisleri, amaçları, becerileri ve rollerindeki derin, bireysel, eşsiz değişim süreci ve hastalığın sebep olduğu sınırlamalara rağmen hayatı doyum verici, umutlu ve anlamlı yaşama yolu olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım doğrultusunda çeşitli iyileşme modelleri (Watson İnsan Bakım Modeli, Tidal Model gibi) geliştirilmiştir. Bu modellerin tümünde; psikiyatri hemşireleri, hastaların yaşam değişikliğine uyum sağlamasında destekleyicidir. Psikiyatri hemşireleri umutlu tutumları ile insanlara inanarak ve öz yeterliliklerini geliştirerek, bireylerin kendilerini gerçekleştirebilecekleri yaşamı olabildiğince doyum alarak yaşamalarına yardım edici roldedir. Bu derleme, geleneksel yaklaşımdaki hasta ve hastalık algısının ötesinde, insanı görebilen ve iyileşme sürecinde hastalara yol arkadaşlığı yapan güncel ve çağdaş yaklaşımın psikiyatri hemşireliği literatüründe ve hizmetlerinde yer almasına katkı sağlamak amacıyla yazılmıştır.
In the traditional model, recovery from mental illness is defined as the elimination of all symptoms or the complete recovery of normal functioning. Recovery is defined as a deeply individual and unique change process, affecting attitudes, values, feelings, goals, skills and roles, despite the limitations caused by the disease. The disabled person returns to living a satisfactory life. Various recovery models have been developed, including the Watson's Caring Model, and the Tidal Model. Mental health nurses have an important supportive role in patients' lives regarding recovery. Psychiatric nurses have a unique role in helping people to develop a positive, hopeful attitude, live a satisfactory life and improve their self-efficacy. This review has been written to contribute to the inclusion in psychiatric nursing literature and services of a contemporary approach which leads to recovery. This new approach goes beyond the traditional approach regarding perception of the patient and the disease.

10.
Acil psikiyatrik bakım ve ruh sağlığı triyajı
Emergency psychiatric care and mental health triage
Ayşe Büyükbayram, Esra Engin
doi: 10.14744/phd.2017.24855  Sayfalar 61 - 67
Acil servis hemşireleri acile başvuran ruhsal sıkıntıları olan hastalara bakım verirken; hastalarını fiziksel, ruhsal ve psikososyal açıdan değerlendirebilme, hastaların kendilerine veya başkalarına zarar verme risklerini tespit edebilme, risk altında olan hastaları koruma ve bakımını yürütme becerilere sahip olmalıdır. Fakat acil servislerin fiziki koşullarının ve çalışanların bilgi ve becerilerinin yetersiz olması, çalışanların olumsuz tutumları, ruh sağlığı çalışanları ve acil servis çalışanları arasında yeterli işbirliği ve iletişimin olmaması gibi nedenlerle hastalara kaliteli ve etkili bakım verilememektedir. Bu durum hastaların hastanede bekleme sürelerinin uzamasına, tedavilerinin gecikmesine, hastalara yönelik olumsuz tutumlara ve damgalamaya neden olabilmektedir. Acil servislerde çalışanların bu olumsuz tutum ve davranışlarının azaltılabilmesi, hastalara daha hızlı ve etkin bir şekilde bakım verebilmeleri için; ruh sağlığı triyaj uygulamasının geliştirilmesinin önemli olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle derleme makale, acil psikiyatrik bakımda yaşanan güçlükleri, acil psikiyatrik hizmetleri geliştirmede ruh sağlığı triyaj yaklaşımının önemini ortaya koymak amacıyla ele alınmıştır.
Emergency service nurses provide health care to patients who come to emergency units due to mental distress. They should have the ability to evaluate their patients’ physical, mental and psychosocial condition, detect the risk of patients harming themselves or others, protect patients who are at risk and maintain their health care. However, good quality and effective health care cannot be provided when the physical conditions of emergency services are not appropriate, when the skills and knowledge of health professionals are inadequate, or when they have negative attitudes toward patients and there is a lack of communication between them. These problems can increase the duration of hospital stays, delay treatment, cause negative attitudes towards patients and lead to their social exclusion. Therefore, it is important to practice of mental health triage in order to reduce negative attitudes towards patients and enhance the effectiveness of treatment. Therefore, this review paper aims to determine the importance of emergency psychiatric treatment, difficulties with it, and emphasize the need for mental health triage approach.

LookUs & Online Makale