Journal of Psychiatric Nursing - J Psy Nurs: 6 (3)
Volume: 6  Issue: 3 - 2015
1.Frontmatter

Pages I - III

2.Editorial
Nurhan Eren, Nazmiye Kocaman Yıldırım
Page IV

EXPERIMENTAL RESEARCH
3.The Effect Of Conflict Resolution Traınıng On The Conflict Resolution Skills Of Nursing Students
Özlem Şahin Altun, Mine Ekinci
doi: 10.5505/phd.2015.63856  Pages 105 - 113
GİRİŞ ve AMAÇ: AMAÇ: Araştırma hemşirelik öğrencilerine verilen çatışma çözümü eğitiminin; çatışma çözüm becerisine etkisinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Araştırma ön test ve son test kontrol gruplu yarı deneme modeli olarak yürütüldü.
YÖNTEM ve GEREÇLER: YÖNTEMLER: Araştırmanın örneklemini 62 deney, 43 kontrol olmak üzere 105 öğrenci oluşturdu. Deney grubuna 04 Ekim-17 Aralık 2010 tarihleri arasında Çatışma Çözüm Eğitimi verildi. Eğitimden bir hafta sonra 24 Aralık 2010 tarihinde son-testler (öğrenci tanıtım formu ve çatışma çözme ölçeği) uygulandı. Kontrol grubuna ise herhangi bir girişim uygulanmadan 23 Aralık 2010 tarihinde son-testler (öğrenci tanıtım formu ve çatışma çözme ölçeği) uygulandı.
BULGULAR: Bulgular: Deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin çatışma çözme ölçeğine göre ön test puan ortalamaları karşılaştırıldığında, ölçek toplam puan ortalaması ve alt boyutlar arasında istatistiksel olarak önemli fark olmadığı belirlendi (p>0.05).
Deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin çatışma çözme ölçeğine göre son test puan ortalamaları karşılaştırıldığında, ölçeğin alt boyutlarından dinleme becerileri ve öfke kontrolü becerisi puan ortalamalarında istatistiksel olarak önemli fark olmadığı (p>0.05),öğrencilerin çatışma yaşadığı kişiyi anlamaya çalışma becerisi puanı, her iki tarafında gereksinimlerine odaklaşma becerisi puanı, sosyal uyum becerisi puanı ve toplam puan ortalaması arasındaki farkın istatistiksel olarak önemli olduğu belirlendi (p<0.05).
Deney grubundaki öğrencilerin çatışma çözüm eğitimi öncesi çatışma çözme ölçeği toplam puan ortalaması 85.03±10.57, çatışma çözüm eğitimi sonrası ise toplam puan ortalaması 101.48±14.24 olarak belirlendi. Deney grubunun ön test-son test toplam puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak önemli bulundu (p<0.05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: SONUÇ: Araştırma sonucunda, çatışma çözümü eğitim programına katılan hemşirelik öğrencilerinin çatışma çözüm becerilerinde artış olduğu bulundu.
INTRODUCTION: OBJECTIVE: The aim of this study is to determine the effect of conflict resolution training, on the nursing student’s conflict resolution skills. The quasi-experimental study comprised of pretest and posttest with a compansion group.
METHODS: At the and the sample group of the study comprised of 105 students: n: 62 for experimental group with a low score mean (110 and below) and n: 43 for control group with the same total score. Conflict Resolution Training was given to the experimental group between October, 4, 2010 and December, 17, 2010. Posttests (an introduction form and the conflict resolution scale) were conducted on December, 24, 2010, a week after training ended. No intervention was conducted on the control group, and posttests (an introduction form and the conflict resolution scale) were conducted on December, 23, 2010.
RESULTS: Results: According to the pretest score means of experimental and control group students obtained from the conflict resolution scale, there was no statistically significant difference between the overall total score and the sub-scales (p>0.05).
According to the posttest score means of experimental and control group students obtained from the conflict resolution scale, there was no statistically significant difference between the total score of “resting skills” and “anger management” sub-scale (p>0.05); the difference between the groups in terms of total mean score and mean scores of the subscales "skill of students to understand the person in conflict with them", " skill to focus on needs of both parties ", and "social adaptation skill" in the posttest is statistically significant (p<0.05).
The overall score mean of conflict resolution scale for students in the experimental group before conflict resolution training was 85.03±10.57, while after conflict resolution training this average increased to 101.48±14.24. There was a statistically significant difference between the pretest score mean and posttest score mean for students in the experimental group (p<0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: CONCLUSION: : Study result, concluded that conflict resolution training, increased conflict resolution skills of nursing students that participated in the training program.

RESEARCH ARTICLE
4.Investigation of Somatic Symptoms and Parents Attitude in Secondary School Students
Semra Karaca, Gizem Çelebi, Zeynettin Bilen, Merve Özvatan, İsmet Timur, Gül Ünsal, Nevin Onan, Yüksel Can Öz
doi: 10.5505/phd.2015.93063  Pages 114 - 119
GİRİŞ ve AMAÇ: Epidemiyolojik çalışmalar çocuk ve ergenlerin %5-48’inin somatik belirtileri sıklıkla deneyimlediklerini göstermektedir. Bu çalışmada ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinde anne-baba tutumları ve somatik belirtiler arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı tipteki çalışmanın örneklemini, Kadıköy’de 3 devlet ve 5 özel ilköğretim okulunda, Ekim 2013-Şubat 2014 tarihleri arasında ikinci kademede öğrenim gören, araştırmaya katılmayı kabul eden 699 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma verileri Bilgi Formu, Çocuk Somatizasyon Envanteri ve Anne-Baba Tutum Ölçeği kullanılarak toplanmış, tanımlayıcı istatistiksel analizler, pearson korelasyon analizi ve t-testi ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Öğrencilerin yaş ortalaması 12.93±1.06’dir, %49.9’u kız, %35,3’ü özel okula devam etmektedir. Öğrencilerin cinsiyet, ailede tek çocuk olma, eğitime devam edilen sınıf, anne-baba eğitim ve çalışma durumları ile anne-baba tutumları ve somatik belirtiler açısından anlamlı farklılık bulunmamaktadır(p>0.05). Öğrencilerin devam ettikleri okula göre somatik belirtiler arasında anlamlı fark bulunmuştur(t=3.53; p=.002) ve özel okula devam eden öğrencilerde somatik belirtiler daha sık görülmektedir(özel X=13.0 ±1.25; devlet X=10.0±9.5). Öğrencilerin devam ettikleri okula göre anne-baba tutumları incelendiğinde; kontrol/denetleme(t=4.43/p=.003) ve psikolojik özerklik alt boyutlarında anlamlı fark bulunmuştur(t=2.71;p=.040), özel okullara devam eden öğrenciler anne- babalarını devlet okullarına devam eden öğrencilere göre daha fazla kontrolcü/denetleyici ve daha az psikolojik özerklik sağlayıcı olarak algılamaktadır(kontrol denetleme; özel X= 15.3±5.1; devlet X=13.8 ±4.0 ve psikolojik özerklik özel X= 26.7± 4.5; devlet X=27.6±4.3). Ana-baba tutumlarından sadece izin verici/müsamahakar tutum ile somatik belirtiler arasında anlamlı farklılık bulunmuştur(t=4.695; p=.001). Ana-babalarını izin verici/ müsamahakar olarak algılayan öğrencilerde somatik belirtiler daha yüksektir(X=14.31±11.86).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç: Çalışmanın sonuçlarına göre; ana-baba tutumları ve somatik belirtilerin öğrencilerin devam ettikleri okula göre farklı olduğu ve ana-babalarını izin verici/ müsamahakar olarak algılayanlarda somatik belirtilerin yüksek olduğu belirlenmiştir.
INTRODUCTION: OBJECTIVE: Epidemiological studies shows that 5-48% of children and young people often experience somatic complaints. This study was aimed to invastigate the somatic symptoms and parents attitutes of secondary school students.
METHODS: The sample of this descriptive study, three state and five private schools in Kadikoy on the October 2013-February 2014 in the second stage of studying, who agreed to participate in the study consisted of 699 students. The data were collected using Information Form, Child Somatization Inventory and Parent Attitude Scale and using descriptive statistical analysis, pearson carellation analaysis and t-test.
RESULTS: In research findings, the average age of 12.93±1.06 students is, 49.9% female, 35.3% in private schools continues. Students of the school they attend based on somatic symptoms among significant difference was found(t=3.53, p=.002) and private school students attending the somatic symptoms are seen more frequently(private X=13.0±1.25; states X=10.0±9.5). According to the school they attend students are examined parental attitudes; control/monitoring(t=4.43; p=.003), and there were significant differences in psychological autonomy subscale(t=2.71, p=.040). Private school students who attend the parents of the public school students attending more than the controller and less psychological autonomy as a provider perceives(control /inspection; private X=15.3±5.1; states X=13.8±4.0) and psychological autonomy(private X=26.7±4.5; states X=27.6±4.3). Only with parental attitudes tolerant attitude was a significant association between somatic symptoms(t=4.695, p=.001). Students who perceive their parents as tolerant somatic symptoms was higher(X=14: 31±11.86).
DISCUSSION AND CONCLUSION: CONCLUSION: According to the results of this study; parental attitudes and somatic symptoms are different according to the school. They are attending students and their parents perceived as tolerant/permitting of those somatic symptoms were found to be high.

5.The Comparison of Psychological States of Women Participating and Non-Participanting in Vocational and Hobby Course
Ebru Dığrak, Deniz Koçoğlu
doi: 10.5505/phd.2015.70288  Pages 120 - 129
GİRİŞ ve AMAÇ: Araştırma, meslek ve hobi edindirme kursuna katılan ve katılmayan kadınların ruh sağlığı durumlarının ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır
YÖNTEM ve GEREÇLER: AAraştırmada Konya Karatay bölgesinde herhangi bir meslek ve hobi edindirme kursuna devam eden (n: 180) ve aynı bölgede oturup herhangi bir kursa gitmeyen (n: 180) toplam 360 kadın yer almıştır. Bireylerin sosyodemografik özelliklerini, sağlık durumunu ve yaşam alışkanlıklarını belirlemek için 36 soruluk anket formu ve ruhsal durumlarını belirlemek için Kısa Semptom Envanteri kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde t testi, ki-kare testi, tek yönlü varyans analizi ile Tukey HSD testi ve çoklu regresyon analizi kullanılmıştır.
BULGULAR: Araştırma bulguları değerlendirildiğinde, meslek ve hobi edindirme kursuna katılmayan kadınların ruh sağlığı sorunlarını kursa katılan kadınlara göre daha fazla yaşadığı belirlenmiştir. Kursa katılmayan kadınlarda ruhsal belirtiler ve ruhsal belirtilerden duyulan rahatsızlık anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Çoklu regresyon analizine göre de meslek ve hobi edindirme kursuna katılmanın, kadınların ruh sağlığı düzeyine pozitif yönde katkı sağlayan önemli bir belirleyici olduğu görülmüştür.
TARTIŞMA ve SONUÇ: DDüşük sosyoekonomik düzeydeki kadınlar arasında meslek ve hobi edinme kursları ve buna benzer hizmetlerin kullanımının yaygınlaştırılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.
INTRODUCTION: The research was conducted with the purpose of determining psychological states of women who participating and non-participanting in vocational and hobby courses and related factors.
METHODS: Totally, 360 women living in Konya’s Karatay region took part in the research, 180 women were picked up among the women participating in vocational and hobby courses, resident in Konya’s Karatay region, the rest 180 vice versa, resident at the same location. A survey form constituting from 36 questions determining individuals’ sociodemographic attributes, health status and living habits and Short Symptom Inventory for determining their psychological states were used. During evaluation of the data, t-test, chi-square test, one-way analysis of variance, Turkey’s HSD (Honestly Significant Difference) test and multiple regression analysis were used.
RESULTS: When research findings were evaluated, it concluded that, the women, who didn’t participate in vocational and hobby courses had more psychological problems than the women, who participated in those courses. Psychological symptoms and complaints about psychological symptoms of the women, who didn’t participate in course, were found significantly high. According to multiple regression analysis, participating in vocational and hobby courses is an important determinant contributing to women’s psychological health positively.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Among women having low socioeconomic status, It was thought that it would be useful to disseminate participating Vocational and Hobby Course and similar services.

REVIEW
6.Emotional Intellegence and The Reflections of Psychological Resilience of Nurses
Olcay Çam, Ayşe Büyükbayram
doi: 10.5505/phd.2015.96729  Pages 130 - 136
Psikolojik dayanıklılık, zor yaşamsal tecrübeler karsısında kişinin kendisini toparlama gücü veya değişimin, felaketlerin başarılı biçimde üstesinden gelme yeteneğidir. Özellikle sıkıntılı, stresli iş yaşamında, birçok travmatik durumla karşılaşan hemşireler için psikolojik dayanıklılığın geliştirilmesi önemlidir.
Psikolojik dayanıklılığı geliştirmek için dayanıklılığı etkileyen risklerin tanınması ve koruyucu faktörler bilinmelidir. Psikolojik dayanıklılık; koruyucu faktörlerinden olan duygusal zekâ becerileriyle etkileşim içindedir. Bu etkileşimin yansımaları; profesyonel hemşirelik anlayışı ve mesleğin gelişmesi, profesyonel hasta bakım hizmetlerinin yapılması ve hasta memnuniyeti, hemşirelerin tükenmişlik duygularının ve işten ayrılmalarının azalması, iş ve yaşam doyumlarının artması şeklindedir. Bu nedenle duygusal zekâ becerilerinin geliştirilmesi; hemşirelerde bireysel ve sosyal olarak psikolojik dayanıklılığın artması ve olumlu iş ve yaşam çıktıları açısından önemlidir.
Bu derlemede hemşirelerde psikolojik dayanıklılık ve psikolojik dayanıklılığı geliştirmede duygusal zekâ becerilerinin önemi, duygusal zekâ becerilerinin psikolojik dayanıklılıkla etkileşimi ve mesleki yansımaları, duygusal zekâ becerileri ve psikolojik dayanıklılığı etkileyen etmenler açıklanmaktadır.
Psychological resilience can be described as the power of an individual to put herself/himself together when he/she encounters with difficult events or a skill to overcome destruction. Especially, it is significant for nurses, who face with several traumatic events in their professional life, to develop psychological resilience.
In order to develop psychological resilience, it is improtant to identify the risks that threaten it and be aware of protective factors. Psychological resilience interacts with emotional intellegence skills that constitude the protective factors. The reflections of this are; professional understanding of nursing and the development of the profession, professional provision of the care services and patient satisfaction, decrease in nurses' burnout feelings and turnover intentions and increase in their life satisfaction. Therefore; to develop individual and social psychological resilience and obtain positive professional and life outcomes, it is important to develop emotional intelligence skills.
This study investigates psychological resilience of nurses and the significance of the development of emotional intellegence skills to improve it, the interaction between psychological resilience and emotional intellegence skills and its reflection on professional life and the factors that influence emotional intellegence skills and psychological resilience.

7.The Pictures Which Children Drew Are Their Mirrors!
İlkay Kayacan Keser, Nurhan Eren
doi: 10.5505/phd.2015.85547  Pages 137 - 142
Modern psikolojinin atalarından olan Freud ve Jung’un her ikisi de yaptıkları çalışmalarda sanat, semboller ve kişilik özellikleri arasındaki karşılıklı bağlantıya dikkat çekmişlerdir. Freud, insanlardaki bilinçdışı çatışmaların ve nevrozun, insanları sanatsal yaratıcılığa yönlendirdiğini, resimle anlatımın insan ruhunun iç dünyasını anlamaya giden bir yol olduğunu yaptığı çalışmalar ile doğrulamıştır. Jung, ruh ve imge arasındaki bağlantıyı incelemiş, kolektif bilinçaltını ve arketipleri araştırmış, görsel sanatın içerdiği betimlemedeki evrensel sembollerin kişinin ruhsal dünyasına ulaşmada önemini vurgulamıştır. Jung, hayal gücünün semboller yaratarak ruhu geliştirdiğini, travmaya maruz kalmış bireylerin bu yolla kendini iyileştirdiğini belirtmiştir. Freud ve Jung’un çalışmalarına paralel olarak, çocuk resimlerine olan yönelim sonucunda farklı çalışmalar yapılmıştır. Geçmişten günümüze yapılan bir çok çalışmada, resimlerin çocukların kendini ifade edebildiği en önemli yollardan birisi olmasının yanı sıra, çocukların duygusal ve bilişsel gelişimlerinin bir göstergesi de olduğu vurgulanmaktadır. Çocukların çizdiği resimlerde, kendi iç dünyalarını spontan ve direnç göstermeden yansıttıkları ve bu etkinlikleri oyun olarak algıladıkları, resimler aracılığı ile danışmana psikolojik durumları, kişilerarası ilişki biçimleri, yaşadıkları duyguları, kısacası iç dünyaları ile ilgili bir çok bilgiyi aktardıkları belirtilmektedir. Bazı çalışmalarda ayrıca, boşanma, terk edilme, istismara uğrama gibi birçok travmatik yaşam olayının çocuğun bilişsel, sosyal ve ruhsal gelişimini olumsuz etkilediği belirtilerek bu etkilenmenin, çocukların çizimlerine ve oluşturdukları figürlere doğrudan yansıdığı vurgulanmaktadır. Resmin özellikle kendisini ifade etmekte zorlanan çekingen, pasif çocuklar için kolay bir iletişim aracı olduğu ve çocukları anlamada danışmana önemli bir güç kazandırdığı belirtilmektedir. Bu derleme çalışmasında, literatür bilgileri ve olgular aracılığıyla, çocukların ruhsal durumlarını değerlendirmede resmin terapötik kullanımı, dünyada ve ülkemizde bu konuya ilişkin yapılan çalışmalar aktarılmaya çalışılmıştır.
Both Freud and Jung, who are the ancestors of modern psychology, pointed out the reciprocal link between art, symbols and personalities in their studies. Freud confirmed with his studies that universal human conflicts and neurosis drive people into the artistic creativity and the expression by drawing is a way to understand the inner world of the human spirit. Jung searched the universality and archetypes contained in the visual arts as he believed that the connection is important between the soul and the image and also he stressed the importance of symbols in description. Jung stated that imagines develop the spirit as creating symbols and individuals exposed to trauma treat themselves by using this way. In parallel with Freud’s and Jung’s studies, different studies were made as a result of orientation to the pictures of children. In the several studies from the past to the present, pictures are one of the most important ways of expressing themselves for children, in addition to this; it is an indicator for the emotional and cognitive development of children. It is stated that children reflect the inner world of their own as spontaneous and without resistance in the pictures which they draw, and they perceive this activities as a game, and inform the advisor about their psychological status, forms of interpersonal relationship, feelings, briefly many information related with their inner world. It is also specified that drawing is an easy communication instrument especially for the children who are timid, passive and have difficulties in expressing themselves; and it gains an important power to counselor about understanding children.In this review, we tried to tell the therapeutic use of pictures to assess the children mental status and the studies which was made in this subject in our country and the world.

8.Sex education and its importance in children with intellectual disabilities
Şerife Tutar Güven, Ayşegül İşler
doi: 10.5505/phd.2015.64936  Pages 143 - 148
Cinsel kimlik, kişinin cinsiyetinden haberdar olması ve cinsiyetine uygun davranışlar göstermesidir. Zihinsel yetersizliği olsun ya da olmasın her birey cinsiyeti ile doğar. Yüzyıllardır zihinsel yetersizliği olan bireylerin aseksüel, çocuksu, cinsellikleri kontrol edilemeyen, insanca olmayan, bağımlı veya sekse aşırı düşkün oldukları kabul edilirdi. Oysa bu bireyler, cinsel içerikli davranışların nerede, ne zaman, hangi durumlarda uygun olup olmadığını bilemedikleri için, yani cinsel içerikli davranışlarını kontrol edemedikleri için böyle algılanmaktadırlar. Sağlıklı bireylerde olduğu gibi zihinsel yetersizliği olan bireylerin de cinsel gereksinimleri ve arzuları vardır. Cinsel eğitim doğumla beraber başlar. Aile ve toplum içinde erişkin yaşına hatta ölüme kadar devam eder. Zihinsel yetersizliği olsun ya da olmasın tüm çocuklar için en uygun danışma kaynağı ebeveynlerdir. Değişik kaynaklardan çelişkili mesajların verildiği cinsellik konusunda en doğru bilgilendirmenin öncelikle aileler tarafından yapılması gerekmektedir. Cinsel eğitimin tüm zihinsel yetersizliği olan çocuklara uygun bir modeli yoktur. Çocuğun anlama düzeyine uygun bilgiler gereklidir. Zihinsel yetersizliği olan bireyler cinsel istismar açısından toplumdaki diğer bireylerden daha fazla risk altındadırlar. Bu nedenle bu bireylerin cinsel sağlıklarına yönelik multidisipliner ekip (doktor, hemşire, ebe, psikolog, sosyal hizmet uzmanı gibi) yaklaşımının benimsenmesi önemlidir. Cinsellikle ilgili en doğru bilgi paylaşımının, aile, okul ve bireyler arasında kurulacak iyi bir iletişimle etkili olabileceği, gerektiğinde profesyonel bilgi desteği alınarak yapılmasının önemi dikkate alınmalıdır. Bu derlemenin amacı; zihinsel yetersizliği olan çocuklarda cinsel eğitimin önemini ve cinsel eğitimde hemşirenin rolünü vurgulamaktır.
Sexual identity is individuals’ being aware of their gender and acting appropriate to it. With or without intellectual disability, every individual is born with his/her gender. For centuries, it was thought that individuals with intellectual disabilities were asexual, childish, could not control their sexuality, inhuman, and addict or fond of sex. However, these individuals were perceived as such since they did not know where, when and in which situations sexual behaviours were appropriate, in other words, could not control their sexual behaviours. Just like healthy individuals, those with intellectual disabilities also have sexual needs and desires. Sex education starts with birth. It continues till reaching an adult age in family and society, or even death. Parents are the best guides for all children, either with intellectual disability or not. The most accurate information about sex, which is an issue having conflicting messages from different sources, should be firstly provided by parents. There is no suitable model of sex education for all children with intellectual disabilities. Information suitable to children’s level of understanding is needed. Individuals with intellectual disabilities are under more risk of sexual abuse than other individuals in the society. For this reason, it is important to adopt a multidisciplinary team (doctor, nurse, midwife, psychologist and social services specialist e.g.) approach towards the sexual health of these individuals. The most accurate information sharing about sex can be effective with a good communication between families, schools and individuals, and by receiving professional support when needed.The aim of this review is the importance of sexual education and sexual education of children with mental disabilities is to emphasize the role of the nurse.

LookUs & Online Makale